Prusya Tarihi

Kategori: Tarih Yazar: Monika Wienfort Yayınevi: Runik Kitap

Prusya Tarihi

    Tanıtım Bülteni
    Prusya Krallığı’nın Avrupa tarihi içinde oldukça önemli bir yeri vardır. Bu eserde, “Prusya” isminin kökeninden itibaren Orta Çağ'da, Reformasyon döneminde, Otuz Yıl Savaşları döneminde, Modernleşme ve Aydınlanma dönemlerindeki Prusya'nın tarihi ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir. Prusya'nın tarihi anlatılırken, sadece Prusyalılar değil, diğer Germen halklarının ve genel olarak Almanya'nın, başta Avusturya olmak üzere Fransa, İngiltere, Polonya ve Rusya gibi diğer Avrupa ülkeleriyle olan ilişkileri de ele alınmıştır.1806 yılında Prusya ile birlikte diğer Alman devletlerinin ve en önemlisi de Kutsal Germen Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla dağılan ve küçüklü büyüklü onlarca devlete ayrılan Almanya'da yaşanan bir nevi fetret devrinden sonra, Alman İmparatorluğu 1871’de Prusya Krallığı’nın etrafında teşekkül etmiştir. Kitapta 1871’den sonra ele alınan konular ise 1918 yılına kadarki Alman İmparatorluğu’nun genel durumu, İmparatorluk yıkıldıktan sonraki Weimar Cumhuriyeti, Nasyonal Sosyalizm ve Hitler dönemi, 2. Dünya Savaşı ve savaş sonrası dönem olarak sıralanabilir. Bu itibarla eser, sadece Prusya değil, aynı zamanda genel bir Almanya tarihi mahiyetindedir. Monika Wienfort, Humboldt Üniversitesinde tarih profesörüdür. Prusya ve Avrupa tarihi üzerine birçok makale ve kitap yazmıştır.  
    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Prusya TarihiPDF6.23 MB İndir
    Prusya TarihiEPUB6.96 MB İndir
    Prusya TarihiMOBİ5.49 MB İndir
    Prusya TarihiODF5.86 MB İndir
    Prusya TarihiDJVU7.32 MB İndir
    Prusya TarihiRAR4.76 MB İndir
    Prusya TarihiZIP4.39 MB İndir

    Sponsorlu Kitaplar

    SatıcıKitap AdıBağlantı
    BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
    KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

    Kitap Yorumları - (5 Yorum)


    Tarih birçok devletin yıkılmasına ve yeniden doğmasına sahne olmuştur. Bazı devletler saman alevi misali yanıp yok olurken, bazıları ismen değişerek yaşamını sürdürmeye devam etmiştir. Bu manada tarih devletlerin raks ettiği büyük bir sahneyi andırır. Uzun süre tarih sahnesindeki yerini koruyan devletlerden birisi de günümüzde de cesametinden pek bir şey kaybetmeyen lakin ismi değişen Prusya’dır.

    Monika Wienfort Prusya Tarihi isimli eseriyle büyük bir devletin tarihine geniş bir açıdan bakmaya çalışır. Alman akademisyen Wienfort’un anlatısındaki dikkat çekici objektif tutum başka yazarlara örnek olacak türdendir. Zira anlatılan dönemler itibarıyla Almanlığa ek olarak taraftar olunacak dini ve siyasi hizipler dikkat çeker. Aslında her tarihçinin dini ve etnik kimliğinden sıyrıldıktan sonra eserini kaleme alması eserin kalibresini arttırır. Misal eseri okuduktan sonra yazanın kimliği netleşmiyorsa, objektiflik sınamasını geçmiş kabul etmek lazımdır. Wienfort’un kimliğinden sıyrılarak eserini kaleme aldığı göze çarpar.

    Tarihte köken çok önemlidir. Geleceğe yansıyan birçok olayın netleşmesi için çıkış noktasının bilinmesi önem arz eder. Wienfort yaklaşımıyla Prusya’nın ilk teşekkül dönemlerine kadar uzanarak kitabına başlar. Prusya kavramının ortaya çıkması devlet ve kültür seviyesine yükselmesi aşamalarını dile getirerek okuru yoğun tarih anlatısına sokmadan önce hazırlar. Burada dikkat çekici husus özet kabilinden önemli konulara değinilmesidir. Örneğin yazar Alman tarihinin şekillenişinde devlet-toplum ilişkisini başköşeye koyar (s.11) ve günümüz Almanya’sının anlaşılmasını Prusya’nın anlaşılmasına bağlar(s.13).

    Wienfort kronolojik bir sıra takip ederek Prusya için önemli kırılma noktalarını farklı bölüm başlıkları altında ele alır. Misal Orta Çağ, Reformasyon, 1848 İhtilali, Weimar Cumhuriyeti ve Nasyonal Sosyalizm dönemleri gibi önemli başlıklar kitapta ilk olarak göze çarpar. Tabii Prusya tarihinin önemli köşe taşları bu şekilde dile getirilirken, klasik manada bir devletin hayatını özetleyen kuruluş, yükseliş ve yıkılış dönemleri de ihmal edilmez. Bu manada devletin tarihiyle, büyük siyasi aksiyonlar yazarın sunumuyla harmanlanır.

    Anlatılan dönem Avrupa tarihi açısından fazlasıyla çalkantılı bir dönemdir. Prusya’nın bu çalkantılı dönemden bigâne düşünülmesi pek güçtür. Yazar ilk aşamada Alman birliğinden önceki prensliklerin o bölük pörçük siyasi birlikten yoksun halini çok iyi özetlemiştir. Yoğun siyasi bir anlatının olması dönem açısından tahmin edilebilecek bir husustur. Fakat yazar bazı tarih kitaplarında olduğu gibi anlatının mihver noktasını siyasi yapıya çekmemiştir. Misal Orta Çağ’dan sıyrılma zamanlarında gelişen kültür anlayışına ve dini yönelimlerdeki önemli değişmelere fazlaca yer vermiştir.

    Wienfort klasik dönemlerde ihmal edilmeyen tarım anlatısını es geçmediği gibi modern zamanlara değin gelişim gösteren sanat yaklaşımlarını da sayfalarına yansıtmaktan vazgeçmemiştir. Anlatılan konu ne olursa olsun muhakkak devrin sanat anlayışı okura sunulmuştur. Bu aslında yazarın çok yönlü bakışını kanıtlayan bir bulgudur. Çünkü tarihi dönemler ele alınırken siyasi, idari, sosyo-kültürel, iktisadi, dini, askeri, hukuki tablo anlatılanlar arasına serpiştirilmiştir. Konunun merkez hattına yazar tarafından mahirane şekil verilirken, farklı orijinli anlatılarla ana hat böylelikle desteklenmiştir.

    Eserin her şeyden önce zengin bir kaynakçadan ve büyük bir ilmi birikimden şekillendiğini belirtmek gerekir. Zira yazılanlardan bu kolaylıkla anlaşılabilir. Konunun merkezi Prusya olmasına karşın, adı geçen devletin Avrupa’nın merkezinde olmasından mütevellit farklı konulara dair bilgiler veren, yaklaşımı da dikkatten kaçmaz. Çok özel sayılabilecek bilgiler bu nedenle satır aralarında arz-ı endam eder. Misal 1844 Dokumacılar İsyanı, Yahudi tebaanın tarihsel durumu, 9 yaşın altındaki çocukların çalışma yasağı, kadın hakları, Bismarck faktörü vb. özel yönelimi olan konular nadide bilgilerle okura sunulur.

    Prusya ile beraber Avrupa tarihine de ışık tutan kitabın özelde Alman dili, kültürü ve tarihine yönelen araştırmacıların ilgisini çekeceğine şüphe yoktur. Ayrıca çevirmenin önsözde belirttiği gibi kitabın Alman Dili ve Edebiyatı bölümlerinin Alman Edebiyatı derslerinde, tarih bölümlerinde, siyaset tarihi ve uluslararası ilişkiler bölümlerinde kısaca sosyal ve beşeri bilimler fakültelerinin birçok bölümünde okuyan öğrencilerin işine yarayacağıdır (s. 7).

    Kitabın biçim açısından anlaşılır bir yapıya sahip olduğu, yalın diliyle okuyucuyu cezbettiği, gözden kaçmaz. Tarihin masalsı yönü kendisini yer yer gösterir. Buna ek olarak eser özel yöneliminden dolayı, küçük bir merak sayesinde yeni kitaplarla ve konu başlıklarıyla okurları tanıştıracaktır.

    Ülkemizde genelde kendi tarihimizin dışındaki dönem ve devletler ilgi çekmez. Oysaki tarih genel kaideleri itibarıyla fazla bir sapma yapmaksızın dünyanın her yerinde benzer hareket tarzları gösterir. Bu nedenle Almanların ya da başka ulusların tarihini bilmek, kendi tarihimizle benzeşmelerini hesap etmek, gelecek için yeni yol tayinlerini tahmin etmenin önünü açar. Tarih zaten geleceğe ışık tuttuğu nispetçe faydalıdır. Wienfort’un kitabı bu nedenle iyi bir başlangıçtır.


    Kitap hakkında konuşmaya başlamadan önce yazarı tanıtmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü, tarih kitaplarında alan uzmanlığı (bu uzmanlık çevirmenden de beklenebilir) okunan metnin güvenirliliği noktasında son derece önemli kıstaslardan biridir. Elbette münferit örnekler olabilir ancak bir Osmanlı tarihçisinden “Roma Tarihi” okumak son derece abes bir durum olurdu. Neyse ki incelemesini yaptığımız kitap için böyle bir durum söz konusu değildir. Bu arada küçük bir hatırlatma yapmam gerek; yukarıda bahsedilen uzmanlık incelemeyi yapandan da beklenilmesi gereken bir yetkinliktir. Dolayısıyla bu incelemenin yalnızca “meraklı bir okurdan” çıktığını hatırlatmakta fayda vardır. Monika Wienfort’a dönecek olursak, 2002 yılından beri Berlin Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak bulunan, daha çok hukuk, anayasa tarihi ile Prusya ve İngiltere tarihi çalışan bir bilim insanı olduğunu belirtelim. Yani emin ellerdeyiz! Çevirmenlik koltuğunda ise karşımıza Arif Ünal çıkmaktadır. Kendisinin daha öncede Almancadan yaptığı çeviri çalışmaları olduğu görebiliyoruz ancak ben kendisini ilk kez Prusya Tarihi ile tanımış oldum. Dolayısıyla yapacağım yorumlar yalnızca bu çevirisiyle alakalı olacaktır.

    Kitabın içeriğine doğru yaklaşırken bir de temel özelliklerine kısaca bir bakalım; kitap 126 sayfadan ve önsöz ile dizine kadar, toplam ‘11’ ana başlık ile ‘10’ alt başlıktan oluşmaktadır. Yazar okuyucuları ‘Giriş’ bölümünde; “Prusya Kavramının Kökeninden Devlet ve Kültür Kavramı Olarak Kullanımına Kadarki Gelişimi” konusuna doğru kısa bir gezintiye çıkarır. Bu bölümde “Prusya” isminin kökeninden ve nereden geldiğinden, Prusya kavramının tasfiyesine ve Federal Almanya’nın kuruluşu ile yeniden doğuşuna kadar son derece keyifli bir anlatıma tanık oluyoruz. Ayrıca yazarımız bu bölümde “Prusya Tarihi” konusundaki kaynak bolluğundan bahsederken bu açıklamanın Türkçe için (ne yazık ki) geçerli olmadığını belirtmeliyim. Her ne kadar alanın uzmanı olmasam da çeviri ya da telif iki elin parmak sayısını geçmeyecek kadar yayın olduğunu söyleyebilirim. Daha sonra ise (I. Bölüm); “Orta Çağ’daki Başlangıç Dönemi Mark Brandenburg’dan Reformasyon’a Kadarki” dönemin incelendiği konuya geçiyoruz. Bu bölümde meşhur bazı kentlerin kuruluşu, Slav ve diğer unsurların Hristiyanlaşması ile Luther ve Reformasyon döneminin Prusya için ne denli önemli olduğunu görüp devletleşme sürecine tanık oluyoruz. Bu noktada “Protestanlığın” Prusya ve Alman kimliğini oluşturmada ciddi bir rolü olduğunu anlıyoruz. M. Wienfort devamında (II. Bölüm) 18. yüzyılı “Prusya’nın oluşumu” olarak nitelendirmektedir. Bu yüzyıl içerisinde Prusya’nın diğer Avrupa ülkelerine hemen her anlamda yaklaştığı yorumu yapılarak bazı örneklerle oluşum fikri temellendirilir. Hemen akabindeki bölüm de ise (III. Bölüm) kırılmalara işaret edilir ki bu kırılmalardan en önemlisi Napolyon ve Fransa’nın, Prusya topraklarında yarattığı yıkımdır. Bu yıkım ancak 1870/71 yıllarında “Alman İmparatorluğu”nun kuruluşu ile etkisini kaybedecektir. İnsanın aklına “eğer bu yıkımlar ve toprak kayıpları yaşanmasaydı acaba neler olurdu?” sorusu geliyor ve gerçekten de Avrupa tarihini bugün (muhtemelen) daha farklı okuyor olurduk. Çalışmanın “IV.” ve “V.” bölümlerinde ise Prusya’nın modernleşmesine(!) ve klasik tarım toplumu çizgisinden sanayileşen dolayısıyla kapital sisteme doğru ilerleyen bir yapıya evrildiğine tanıklık ediyoruz. Ayrıca 1866 ve 1871 savaşlarının “Alman kimliğinin” oluşumunda ne derece etkili olduğunu görüyoruz ki, bu savaş hakkında Almanların öğretmenlere de çok şey borçlu olduğu söylenir. Çalışmanın sonlarına ve 20. Yüzyılın başlarına doğru yaşanan istikrarsızlıklar, ekonomik sıkıntılar, “nasyonal sosyalizm” ve II. Dünya Savaşının hemen sonrasında Prusya’nın tasfiyesinden, 1990 yılından sonra (kültürel anlamda) yeniden doğuşuna değinilerek kitap sonlandırılmıştır.

    Kitabın genel olarak Prusya ile alakalı temel ve giriş düzeyindeki bilgileri aktarmakta son derece başarılı olduğunu düşünüyorum. Sayfa sayısına göre konu başlıklarını (alt başlıklar dahil) son derece yeterli buldum. Tüm bunlara ek olarak kitabın sonunda bulunan “kronoloji”, “kaynakça” ve “dizin” bölümlerinin, kitabın daha efektif olarak kullanılabilmesini sağladığını da belirtmeliyim. Ayrıca yukarıda da değinmiş olduğum üzere, dilimizde telif ya da çeviri olarak “Prusya Tarihi” hakkında bulunan eser miktarından dahi incelediğimiz kitabın önemi anlaşılır. Kitabın fiziki özelliklerine gelecek olursak; baskısı, cildi ve kapağı son derece güzel. Çevirinin ise iyi olduğunu söyleyebilirim. Bu kitabı modern dönem Avrupa ve Almanya çalışanlar ile bu konulara meraklı olan okurlara tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar!


    Tarih sevenler için ozellikle alman tarihi sevenler icin güzel bir kitap prusyanin var oluşundan yıkılışına kadar olan süreci anlatıyor


    Prusya tarihine merak duyanlar için gayet güzel bir eser.
    Tavsiye ediyorum

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    *

    *

    *