Yüzümüzü Ağartan

Kategori: Edebiyat Yazar: Ahmet Örs Yayınevi: Itidal Yayınları

Yüzümüzü Ağartan

  • Yayın Tarihi: 01.10.2006
  • ISBN: 9789944521536
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 53
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 21 cm
Tanıtım Bülteni
Bir yoksulun, kemiklerinden başka bir şeyi kalmamış ellerini, binlerce kilometre öteleren tutuyor. Sıcak çorbasından ona da ikram ediyor. Evinin yanından uzak ülkelere kadar her yoksulu ekmeğinde hak sahibi görüyor. Tanıyıp tanımadığı herkesi bu sorumluluğa çağırıyor. Yoksullardan, ekmeklerini çalanları fark etmelerini istiyor, yoksullaştıranları insanlara gösteriyor.Bir Bağdat havası yaşıyor, bir Kandehar. Elemini yüreğinden gözlerine, ordan da sözlerine taşıyor. Hüzününü öfkesiyle harmanlıyor. Çocuğuna Felluce adını veriyor. Sıktığı yumruklarıyla bir inanç coğrafyasını dünyaya haykırıyor, zalimlere lanetin en ağırını çağırıyor. Gazze'nin adını Kudüs'le birleştiriyor, yaşadığı şehrin adı yapıyor.
Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
Yüzümüzü AğartanPDF2.20 MB İndir
Yüzümüzü AğartanEPUB2.46 MB İndir
Yüzümüzü AğartanMOBİ1.94 MB İndir
Yüzümüzü AğartanODF2.07 MB İndir
Yüzümüzü AğartanDJVU2.59 MB İndir
Yüzümüzü AğartanRAR1.68 MB İndir
Yüzümüzü AğartanZIP1.55 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

SatıcıKitap AdıBağlantı
BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Yüzümüzü Ağartan Öyküler / B. Emrah Önce Edebiyatı hayatın içinden çekip alıp kendi bireyselliğine hapsetmeyen, anlatım gücünün sırça köşklerdeki sahte yalnızlıklardan doğmayacağını bilen ve eserini değerli kılabilmek için varoluş sancısı çekiyormuş numarası çekmeyen yazarların kitapları, bize sahici bir edebiyat için yapmacık davranışlara değil, hayatın tam kalbine dokunmaya ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha gösteriyor.Tam bu noktada, Ahmet Örs’ün İtidal Yayınları arasından yeni çıkan “Yüzümü Ağartan” adlı kitabı, sözlerimize güzel bir örneklik oluşturuyor. Kitapta yer alan on yedi kısa hikaye, bizi yeryüzünün ezilenleri coğrafyasında seyahate çıkarırken, umudu ve direnişi heybemize koymayı da ihmal etmiyor. Özlediğimiz bir edebi duruşu taşıyan bu hikayeler, biraz daha genişletilmeyi, zenginleştirilmeyi ve bazı bölümleriyle yeniden kurgulanmayı ve tamamlanmayı hak ediyorsa da, göz ardı edilmeyi hak etmiyor!Ahmet Örs’ün daha önce Haksöz ve Tasfiye dergilerinde yayınladığı hikayelerini birlikte okuma fırsatı sunan “Yüzümü Ağartan”; edebiyatın salt bir dil ve anlatım işi olmadığını; ona asıl gücünü hayata ve zamana karşı yazarın aldığı sahih tavrın verdiğini de kanıtlıyor. Yaşamak kavgasında tutunamayanlara, kimliksizliklerini bireycilikleriyle maskeleyenlere ve bunalımı anlam arayışı zannedenlere karşı duran ve edebiyatı; ait olması gerektiği alana çeken Örs’ün hikayeleri, okurlarını hemen yanı başımızdan başlayan ve Bağdat’a, Kudüs’e, Kafkasya’ya, Kandehar’a kadar uzanan İslam coğrafyasında kısa bir seyahate çağırıyor. Bunun turistik değil ideolojik bir tercih olduğunu belirtmemizde fayda var.Sade bir anlatıma ve akıcı bir dile sahip olan hikayelerin iki ana başlık altında toplandığını söyleyebiliriz. İlk grupta, yüz ağartan bir duruşu ve direnişi tercih edenlerin ve tercihlerinden doğan tüm zorluklara rağmen kimliklerinden vazgeçmeyenlerin hikayeleri yer alıyor. Bazen mustazaf bir halleri de olsa, hiçbirinin yüzünden karamsar ifadesi okunmuyor. Bu hikayelerin kahramanları; geleneğin baskısı kıran bir kadın, Irak’ta ve işgal altındaki diğer topraklarda küresel hegemonyaya direnen herhangi bir Müslüman, başörtüsü yasağına rağmen yaptığı tesettürü kimlik tercih olarak hayatına taşıyan lise son sınıf öğrencisi, televizyonlardan taşan yemek programlarında her gün yeniden servis edilen tüketim ideolojisine karşı mektup yazan bir fakir veya yoksulluğa karşı helal rızk peşinde koşan minik bedenler olabiliyor…İkinci grupta ise çözülenlerin; ideolojisini, davasını ve tutunduğu ayetleri bırakanların, 28 Şubat sürecinde savrulanların, dayanışma bağlarından kopup yalnızlaşanların, geleneğin içinde sıkışanların ve arka sokaklarda kaybolanların hikayelerine yer veriliyor. Fakat bu hikayelerde, yaşananları meşrulaştırmak yerine hem durum tespiti yapan hem de bu durumu eleştiren bir tavır kendini hissettiriyor. Örs, çoğu zaman salih amelleriyle, hayata ve mücadeleye güzel örneklikler oluşturan insanları anlatsa da, hikayelerin hayal dünyasında geçmediğini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Hayatın kıyısına düşenlerin trajedisi ne kadar gerçekse, hayata sımsıkı tutunanlar da bir o kadar gerçek geliyor okura…Kısaca, Ahmet Örs, “Yüzümü Ağartan” hikayelerinde ezilenlerin elinden tutup düştükleri yerden kaldırarak, hikaye sanatını onurun ve direncin omuzlarında yükseltmeyi amaçlıyor ve bunun için ilk kitabıyla başlangıç yapıyor.


Yorgun bir savaşçı bile değilsiniz,girip kazandığınız bir savaş yokken daha talimlerden bile geçemiyorsunuz.Bırakıyorsunuz.Terkediyorsunuz.Bitiyorsunuz….etrafımda bu kitabı okuyup da yüzü ağarmıyan bir kişi bile görmedim.Bunları kaleme alıp bizlere yansıttığı için Ahmet ÖRS’e teşekkürlerimi sunarım.


Filistin tiyatro topluluğu kurmak isteyen Ahmet Örs’ün ilk hikaye kitabı edebiyatın dünnyasına hayat ve diriliş zamanını vermek isteyen ve dertleri yaşayan bu yazarımıza başarılar dilerim. Bu kitaptan 5 tane alıyorum


Ahmet Örs’ün ilk kitabı olan Yüzümüzü Ağartan’da “başkaldırı, isyan” temaları pek çok öyküde kendisini hemen belli ediyor. Edebiyatı,“Yoksul çocukların, çaresiz babalarıyla aynı karede buluştukları trajik fotoğraflar”ı , “Kuyulara doldurulup her gün biraz daha uzayıp gitmiş kayıp listesine eklenenlerin sessiz çığlıkları”(Fotoğrafa Dönüşen Edebiyat) olarak gören Örs, öykülerinde haksız zulümlerin, savaşların, katliamların, yoksulluğun ve hayatın acı gerçeklerinin karşısında ezilen insanlara yer vermiştir. Kızıl Kanlara Boyandı Derimiz, Kalkacağım Düştüğüm Yerden, Mülteci Yüreğim Direnişi Seçen’de savaş mağduru çocuklar; Bir Kurşun Bile Çok Gelir Bize, Çocuk, Kerbela Çölünün Suyu Hüseyin’de ekonomik sıkıntıların, yoksulluğun mağduru çocuklar; Çöker Hüznü Acıların Yüreğime de ise kaçak yollardan yurtdışına, rızkını idame ettirmek için eşinden, çocuklarından ve doğup büyüdüğü diyarlardan ayrılmanın sıkıntısını yaşayan Şehmus’tur, Örs’ün kahramanları. Öykülerin genelini düşündüğümüzde çocuk ve kadın karakterlerin çokluğu dikkatimizi çekiyor. Belki de hem yaşadığımız toplumda hem de dünyada her iki kesimin daha çok mağdur olması yazarı böyle bir tercihe yöneltmiştir. Sade dili ve akıcı üslubu olan metinler oldukça kolay okunuyor. Örs’ün öykülerini kaleme alırken zorlamaya prim vermediğini görüyoruz. Öyküleri uzatma endişesi yaşamamış, bittiğine inandığı noktada çekmiştir kalemini kağıttan.


Ahmet Örs hocamın bu ilk kitabında yer alan hikayeler, gücünü anlatımdan önce anlattığı meselelerden alıyor. Bireyselleşen ve içine kapanan yazarların hayattan kopuk hikayeleri yerine, yaşadığımız hayatın gerçekliğine dokunan hikayeler bunlar… Sade bir anlatım, akıcı bir dil ise hikayeleri okunur kılan diğer bir güzellik. Yüzümü Ağırtan bir ilk adım, devamı zamanla gelecektir, nihayetinde yazar hayatın içinden besleniyor. Sırça köşklerden, kapalı kapılardan ya da yüksek pencerelerden hayatı gözlemlemek yerine hayata karışıyor. Bu hal elbette hayatın dağdağasına kendine kaptırma hali değil, aksine hayatın içinde yer alırken kendi kimliğiyle var olma hali… Kimliksizleşen yazarların suni metinleri yerine kimlik sahibi yazarların samimi metinleri bana daha sıcak geliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*