Yokuşa Akan Sular

Kategori: Edebiyat Yazar: Mustafa Kutlu Yayınevi: Dergah Yayınları

Yokuşa Akan Sular

  • Yayın Tarihi: 01.04.2011
  • ISBN: 9789759953409
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 88
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
MukaddimeÖnceKalıcı mıyız?BekaretYokuşa akan sularİkindiyi kılmakBayramdan kaçanlarGergefFirak açmadadırDayan Seydali
Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
Yokuşa Akan SularPDF3.65 MB İndir
Yokuşa Akan SularEPUB4.08 MB İndir
Yokuşa Akan SularMOBİ3.22 MB İndir
Yokuşa Akan SularODF3.44 MB İndir
Yokuşa Akan SularDJVU4.30 MB İndir
Yokuşa Akan SularRAR2.79 MB İndir
Yokuşa Akan SularZIP2.58 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

SatıcıKitap AdıBağlantı
BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Mustafa Kutlu’dan bir çatışmalar kitabı daha. Kır-kent, emek-sermaye çatışmalarının arasında kalan insanların anlamlandırma ve mücadele etme çabası.
Mukaddime bölümü hem bir kapitalizm yergisi, hem de karakterlerin seyir defteri. Sabahın köründe yollara düşmek, fabrika düdükleri, musluktan akan klorlu su. Kırda bırakılıp kentte bulunamayan temiz hava, doğal yiyecekler, her şey. Yaşamak uğruna bırakılan bir başka yaşam. Requiem for a Dream işte. “Koşuyorsun, ciğerlerinde eksoz gümbürtüleri. Ayaklarında lastik. Üç öğün naylon yemektesin. Ara toprağı. Toprak bizim canımız, petrol olsun kanımız.” (s. 8)
Önce ile birlikte mevzuya giriyoruz. Cevher Bican, Kars’ın Göle kazasından, emmileri iş bilmeyip sürüyü, tarlaları dağıtınca tutup gelmiş İstanbul’a, dayısının methine kanıp insanların kanını içe içe doymayan fabrikalardan birine girmiş. İlk gününe şahit oluyoruz burada. İçinden sürekli salavat getirip, anlamadan etrafına şaşkın gözlerle bakıyor. Kurum yağmurundan üstü başı kararmış. Hele atölyelere indikleri zaman maruz kaldıkları gürültü ve fırınların önündeki sıcaklık Bican’a cehenneme inmiş gibi bir korku salıyor. Metindeki diğer karakterlerle de tanışıyoruz; Zülküf Ağa, Adapazarlı, Derviş Usta’ya donunu dizden bir türlü kestirmeyen, fırınların önünde pişerek çalışmaya razı olan Seyit Ali.
Doğanın içinden gelmiş insanlar için fabrika zor, yine de çıkan yemeklere, aldıkları yevmiyelere bakarak katlanıyorlar bir şekilde. Zülküf Ağa’yla Bican’ın konuşmalarında memleket özlemi pek bir acı hissediliyor. Hele Zülküf Ağa’nın muhabbetin ortasında yüzünü düşürüp kalıcı olduklarını söylemesi… Bican orada nasıl kalıcı olunacağını düşünüyor, bulamıyor bir türlü. Zülküf Ağa’nın hamaylını düşürüp almaya çalıştığında kafasını makineye kaptırması trajediyi tamamlıyor. Bican, üstüne fışkıran kanlardan şok geçiriyor. Kalıcı ya orada.
Sonrasında Bican’ın dayı oğluyla denize gitme olayı var. Bicancık ömrü hayatında görmemiş mini etekler, mayolar falan, dünyası şaşıyor haliyle. Seyit Ali’yle birlikte cüz oynarlarken işçi yürüyüşünün ortasında kalıp kafayı gözü yarmaları, polislerce sorguya alınmaları falan da son derece ilginç.
En sonunda Seyit Ali namaz kılarken yan gözle seyyar karpuz arabasının götürüldüğünü görüyor, dışarı çıktığında işçi eyleminin ortasında kalıyor yine, Bican’la karşılaşıyor. Bican, geçen yıllar içinde sınıf mücadelesinin önemini kavramış, eylemlere katılıyor. Seyit Ali’de derin bir korku… Kafayı gözü yarmak istemiyor yine, en önemlisiyse anarşik hareketler diyecek olanlara. O kadar sinmiş. Hayatta kalan Seyit Ali oluyor yine; eylemin ortasında silahlar patlıyor ve Bican vurulup ölüyor. Kutlu’nun keskin bitirişlerinden biri.
Namaz kılmak için ustaya gözükmeden fıymak, metal yığınlarının arasında bir ömür vermek, ilik kurutucu çalışma hayatı ve temiz kalmaya çalışan insanlar; Kutlu’dan etkileyici bir ağıt. Yokuşa Akan Sular, çarklardan biraz olsun kurtulmak isteyenlerin suyu yokuşa vurma çabası.


mustafa kutlu’nun gözlem yeteneğine hayran olmamak elde değil. ele aldığı konuların ucundan kenarından dahil olabilirseniz hikayeye, kendinizi bir anda kitabın sonunda bulabiliyorsunuz.


Yokuşa Akan Sular’da ise siyaseti, partileri, fabrikaları, işçi haklarını, sağcı solcu olaylarını, tarımdan sanayiye geçerken insanların modern hayata bir türlü tutunamayıp arada kalışlarını, değerlerini, inançlarını nasıl yitirdiklerini anlatıyor.


Mustafa Kutlu’nun kitaplarini ve dilini seviyorum.Biraz butunluk yok hissi verebilir lakin verilmek istenen mesaj guzel islenmis.


Yazarın kendine has o Anadolu dili zaten kâfi…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*