Yazarın Odası 1

Kategori: Edebiyat Yazar: Alice Munro Yayınevi: Timaş Yayınları

Yazarın Odası 1

    Tanıtım Bülteni
    Yarım yüzyıldan uzun bir süredir dünyanın en prestijli edebiyat dergilerinden The Paris Review’da yayımlanan röportajlar, edebiyat dünyasının gizli kalmış, bilinmeyen sırlarını okurlarla buluşturuyor. Dünya edebiyatına yön vermiş romancılar, öykücüler ve şairler, kendi başlarına bir tür olarak parıldayan bu röportajlarda bir araya geliyor. Edebî tavırları, hayat görüşleri, yazma alışkanlıkları, çevreleri, eserleri ve edebiyata dair görüşleriyle okura kendi dünyalarını aralayan bu muhteşem kadroda kimler mi var?Jorge Luis Borges, Truman Capote, Ernest Hemingway, Stephen King, Gabriel Garcia Marquez, Rebecca West, William Faulkner, Graham Greene ve T.S. Eliot... Orhan Pamuk’un önsözünden:“Yazarlığımın ilk yıllarında, kendime ya da geleceğime güvenimin sarsıldığı zamanlarda bu röportajları yeniden okur, güvenimi ve kararlılığımı geri kazanırdım. Yıllar sonra aynı sayfalarda kendim de röportaj yaptıktan sonra bu konuşmaları yeniden okumak bana gençliğimin umutlarını ve endişelerimi hatırlattı. Otuz yıl sonra bu konuşmaları, onların beni yanlış bir yola sürüklemediğini bilerek, aynı heyecanla okuyor ve edebiyatın vereceği zevkleri ve huzursuzluğu içimde aynı güçle hissediyorum.” “En sevdiğiniz yazarla tanışmak istiyorsanız bir imza gününe ya da okuma etkinliğine gidersiniz. Ama onları gerçekten tanımak istiyorsanız The Paris Review röportajlarını okumalısınız.” —The Times “Hem yazarlar hem de okurlar için bir kutsal kitap niteliğinde. Edebiyat hakkında tutkulu olanların muhteşem sohbetleri.” —Observer “Yazarlar nasıl çalışıyor ve edebiyat nasıl hâlâ var olmaya devam ediyor diye merak edenler için vazgeçilmez bir kaynak.” —Daily Telegraph “Gizli cevherlerle dolu, edebiyata dair muhteşem bir derleme.” —Guardian “Bu röportajlar, edebiyatla ilgilenen her okur ve yazarın vazgeçilmezi olacak. İlham verici...” —Times Literary Supplement  “Sahip olabileceğiniz en kapsamlı ve ihtişamlı röportaj projesi.” —New York Times
    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Yazarın Odası 1PDF6.23 MB İndir
    Yazarın Odası 1EPUB6.96 MB İndir
    Yazarın Odası 1MOBİ5.49 MB İndir
    Yazarın Odası 1ODF5.86 MB İndir
    Yazarın Odası 1DJVU7.32 MB İndir
    Yazarın Odası 1RAR4.76 MB İndir
    Yazarın Odası 1ZIP4.39 MB İndir

    Sponsorlu Kitaplar

    SatıcıKitap AdıBağlantı
    BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
    KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

    Kitap Yorumları - (5 Yorum)


    Orhan Pamuk, ön sözünde kitaptaki röportajların, özellikle Faulkner röportajının kendisi için çok önemli olduğunu belirtiyor. Gözde canlanabilir; 25 yaşında bir adam, ilk kitabını bitirmeye çalışıyor ve umutsuzluğa kapıldığında kendini kanepeye atıp röportajları tekrar tekrar okuyor. Sade, sigara kokusunun sindiği bir odada radikal değişimlerle hayatına yön vermeye çalışan yazar adayı için itici gücü bu röportajlar sağlıyor. Pamuk’un başka kitaplarında Faulkner hakkında söylediklerine denk gelmiştim, 60 yıl önceki röportajı okuyunca kaynağa inmiş oldum.

    Evet, bir şeyler karalayan insanların bu röportajları gerçekten okuması gerekiyor. The Paris Review sağ olsun, röportajları bu gazeteye borçluyuz.
    Capote’den Hemingway’e, King’ten Borges’e birçok yazar serüvenlerini anlatıyor. Teker teker inceliyorum.
    Truman Capote:

    * Çoğu yazarın hemfikir olduğu bir konu aslında; Capote de disiplinini ve tekniğini, yazımı en zor tür olarak değerlendirdiği kısa öyküye borçlu olduğunu söylüyor.

    * Hikâyeyi kurarken yine çoğu yazarın röportajlarında belirttiği şeyden bahsediyor; yeterlilik diyeyim ben buna. İki anlamda ele alınabilir; birincisi yeterli alıştırma, yeterli yazma denemesi, tecrübe yani. Gerektiği zaman eserlerin çöpü boylayabilmesi gerekiyor. İkinci anlamda yeterlilik de kelime sayısından noktalama işaretine kadar bir metni oluşturan bütün etkenlerin yeterli ölçüde -eksik veya fazla- değil kullanılması. Bu zaten kısmen ilk yeterlilik türüne bağlı, bir sezi olarak ortaya çıkıyor.

    * Bir öykünün doğal olup olmadığını anlamak için öyküyü farklı şekilde tasarlamanın mümkün olup olmadığını irdelemek gerektiğinden bahsediyor. Eğer farklı bir şekilde yazılabilirse, cık.

    * Toplumun kendisine ayak uyduramadığından bahsediyor, özel bir çocukmuş ve toplumsal kurumların tamamı bu çocukluğu mahvetmek için elinden geleni yapmış. O da Çehov’a, Wolfe’a, Proust’a sığınmış. Röportajın verildiği sıralarda artık roman okumadığını, biyografi ve mektuplara sardığını söylüyor. Dickens ve Poe da uzak geçmişin anılarında kalmış.

    * Yazarın mutlaka bir persona etkisi sezdirmesinden bahsediyor, kaçarsız bir şey bu. Varlığını olduğu gibi boca etmeden kişilik çizgisinin çekildiğini söylüyor.

    * Yine çoğu yazarın söylediğini söyleyerek eleştirmenleri sallamayın diyor. Cevap dahi vermemek gerektiğini söylüyor.

    Ernest Hemingway:

    Bıçkın delikanlımız Hemingway, röportajlarında çok haşin. Söylemedikleri, söylediklerinden çok daha önemli ve kitabı okursanız söylemediklerini sezebilirsiniz.

    * Adam ayakta yazıyor. Böyle bir şeyi ilk defa duydum. Ne yazdıysa hep ayakta ve kendine özgü bir sistemi var, masayı falan o sisteme göre düzenlemiş. Çok karışık gözüküyor.

    * Yazar adaylarına önereceği en iyi zihinsel egzersiz soruluyor ve efsane bir cevap geliyor: “İyi yazmayı güç bulduğu için gitsin kendini tavandan assın derim. Sonra da hiç acımadan ipi kesip kendini yazmaya zorlamalı. Bu durumda yazmaya başlarken elinde en azından ipe çekilme hikâyesi olur.” (s. 45)

    * Gazetecilik geçmişinin yazma konusunda çok önemli olduğunu söylüyor. Marquez de aynını söyler. Sevdiği yazarlar: Stendhal, Twain, Flaubert, Tolstoy, Dostoyevski… Aslında çoğu yazar aynı isimleri sayıyor.

    * Asıl bomba buzdağı tekniği olabilir, başka kaynaklarda rastlamıştım ama adamın ağzından ilk kez duydum: “Bir konuyu bilmenin gerçekten bir önemi varsa, o zaman hep buzdağı prensibi uyarınca yazmaya çalışıyorum. Yani yazdığım kadarı, aslında buzdağının uyun üzerindeki kısmı, geri kalan sekizde yedisi hala bende saklı.” (s. 59) Yaşlı Adam ve Deniz’in bin sayfalık bir destana dönüşebileceğinden bahsediyor Hemingway ama bu hali daha iyi, yazarın bilip okurun bilmediğini sezdirmek iyi bir teknik.

    “Olmuş şeylerden, varolan şeylerden ve bütün bildiklerinizden ve bilemeyeceklerinizden bir şey ortaya çıkarıyorsunuz ve bu bir temsil değil, tamamen yeni bir şey, bütün gerçek ve yaşayan her şeyden daha doğru. Siz ona can veriyorsunuz ve eğer bunu iyi yaptıysanız ölümsüzleştiriliyorsunuz. İşte bu yüzden yazıyorsunuz ve bildiğiniz başka hiçbir sebep yok.” (s. 64)
    (…………..)
    Büyük keyifle okudum, okumanızı tavsiye ederim.


    Yazar mıyım bilmiyorum ama önemli isimleri bünyesinde toplayan bu kitaptaki yazarların yazma serüvenini merak ediyorum. Belki onları anlamlandırma da katkısı olur.


    İlginç yazarlar, ilginç röportajlar.


    Sevilen yazarlarla röportajlar var . Serinin 2. Kitabını da edindim. Sevdim .


    Yazarlığa meraklı herkesin okuması gereken bir kitap

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    *

    *

    *