Yaprak Fırtınası

Kategori: Edebiyat Yazar: Gabriel Garcia Marquez Yayınevi: Can Yayınları

Yaprak Fırtınası

  • çevirmen: İnci Kut
  • Yayın Tarihi: 16.10.2019
  • ISBN: 9789750721915
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 128
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 12.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
1955 yılında yayımlanan Yaprak Fırtınası, Latin Amerika edebiyatında “büyülü gerçekçilik” diye anılan akımın ustası Gabriel García Márquez’in ilk önemli yapıtı. Bu uzun öykünün vurgulanması gereken bir özelliği de, Márquez’in yalnızca Yüzyıllık Yalnızlık değil, daha sonraki yapıtlarının da arka planını oluşturan düşsel Macondo kasabasının ilk kez bu kitapta ortaya çıkmış olması.Dev bir muz şirketinin sömürüsünden artakalan çürümüşlük kokusunun kol gezdiği bu kasabada yapılmaması gereken bir cenaze töreninin öyküsü anlatılıyor. Tüm kasaba halkının nefret ettiği garip bir doktor ölmüş, yaşlı bir emekli albay da, sırf ona vermiş olduğu bir sözü yerine getirmek için halkın karşı koymasına rağmen yanında kızı ve torunuyla birlikte onu defnetme çabasına düşmüştür. Tıpkı Sophokles’in hoşgörüye dayalı bir ortak yaşamı ve birey haklarını savunduğu, bir direniş örneği gösteren ölümsüz tragedyası Antigone’de olduğu gibi. Cenazenin hazırlık aşaması ve Macondo’nun çeyrek yüzyıllık masalsı öyküsü, yarım saatlik bir süre içinde ve geriye dönüşlerle, bu üç kişinin farklı görüş açılarından anlatılmakta. Olağanüstü düş gücünün ürünü olan bu kitap, mucizeler yaratabileceğini çok iyi bilen bir yazarın usta işi yalın anlatımıyla sunulmuş bir başyapıt.
Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
Yaprak FırtınasıPDF5.31 MB İndir
Yaprak FırtınasıEPUB5.94 MB İndir
Yaprak FırtınasıMOBİ4.69 MB İndir
Yaprak FırtınasıODF5.00 MB İndir
Yaprak FırtınasıDJVU6.25 MB İndir
Yaprak FırtınasıRAR4.06 MB İndir
Yaprak FırtınasıZIP3.75 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

SatıcıKitap AdıBağlantı
BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Güzelim Macondo, can Macondo, dost Macondo. Birçoklarının ikinci memleketi, yalnız ve güzel köy/şehir/yer/hayal. Yüzyıllık Yalnızlık’tan:
“(…) O zamanlar Macondo, tarihöncesi kuşların yumurtaları kadar ak ve kocaman, parlak çakıllarla örtülü yatağı boyunca dupduru akan bir ırmağın kıyısına kurulmuş, yirmi hanelik bir kerpiç köydü. Dünya öylesine çiçeği burnundaydı ki, pek çok şeyin adı yoktu daha ve bunlardan söz ederken parmakla işaret edip göstermek gerekirdi.” (s. 9)
Ardından çingeneler geliyor, raylar döşenince tren geliyor ve devlet geliyor. Kentleşme yolunda mitlerden çıkıp gelmiş gibi duran bir yerleşim yeri olsa da Macondo, dört yıl, on bir ay, iki gün yağan yağmuruyla ve daha birçok mucizesiyle kerpiçten ziyade büyüyle, fakat gerçekliği korunarak ortaya çıkarılmıştır. Bu sebeple bildiğimiz şehrin bilmediğimiz bütün yönleri gibidir; küçük bir dünyada yaşıyorsak neler olduğunu bilemeyiz, fakat her şeyi gören, bilen bir anlatıcının elinde şehrimiz bir harikalar diyarına dönüşür. Macondo da böyle bir yer işte.
Yedi öykü var ve her biri yoğun bir okuma gerektiriyor. Özellikle Yaprak Fırtınası’nda anlatıcı ve zaman sürekli değiştiği için, anlatıcı değişimi de başlıklarla verilmediği için -saçma bir şey öyle yapılması zaten- anlatımın özelliğinden ve karakterlerle olan ilişkilerden kimin kim olduğunu çıkarıyoruz. Zamanı takip etmek daha kolay, birazcık dikkat yeter.
Buradaki yaprak fırtınası bir metafor, bunu bilek. İç savaşın sürüklediği insanlar, aşkların sürüklediği insanlar, sanayi döküntüleri, her şey geldi kasabaya fırtınayla. Sonra ev aldılar, ev yaptılar ve yerleştiler, sonra da toprağa karıştılar. Macondo, 1909.
Yaprak Fırtınası: Bir baba, kız ve çocuk, zamanında evlerinde yaşayan bir doktorun öldüğünü işitiyorlar ve adamın cesedinin başına gidiyorlar. Buradan sonrası Bu üçlünün anılarına dönük anlatılardan ibaret, bir de bilindik büyülü işlerden. Ailenin kasabaya gelmesi, kasabada kurulan kiliseye beklenen bir rahip, değişen anlatıcıların tekrarladıkları cümleler, anı yığını içinde tanıdık yüzleri çıkartabilmek. Marquez’in oyunlarından biri de söz gelimi bir olayı tekrar tekrar, her bir diyalogla birlikte daha da geliştirerek anlatmak. Bir adamın gelişinin iki sayfa boyunca anlatıldığını düşünün ama her tekrarda açıklayıcı bir cümle daha ekleniyor cümlelere. Anlatım biçimleri açısından bir hazinedir bu öykü. Bunların dışında bildiğimiz çevre, bildiğimiz insanlar.
Büyük Kanatlı Çok Yaşlı Bir Adam: “Çocuklar için masal” denmiş, kendinizi çocuk olarak görebilirsiniz.
Dazlak, dişleri dökülmüş bir adam beliriyor günün birinde bir arka bahçede. Kanatları var, bildiğin kanat. Adamın bir melek olduğunu düşünüyorlar ve besliyorlar onu. Rahip Latince konuşuyor adamla, cevap yok. Tanrı dilini bilmediği için kuşkulanıyor rahip, ardından adamı görmek isteyenlerden para alıp zengin oluyor besleyenler. Roma’ya mektup yazılıyor, bürokratik klişeler. Bir de örümcek kadın geliyor kasabaya, ünüyle meleği köşeye attırıyor. En sonunda uçup gidiyor melek.
Denizde Boğulmuş Erkeklerin En Yakışıklısı: Yine bir masal. Karaya yosunlarla kaplı bir şey vurur, bakarlar ki bir ceset. Bir erkeğin cesedi ve erkek deli yakışıklı. Kadınlar bu ölüye Esteban adını takıyorlar ve aşık oluyorlar bir de. Erkekler isyan ediyor, kadınlar ona bir cenaze töreni düzenliyorlar ve anlatıcının yanında Esteban da söze karışıyor, işleri karıştırmamak için elinden geleni yapacağını söylüyor, yaşasaydı tabii. Adamı gömüyorlar ve o köy geçen zamanla birlikte Esteban’ın Köyü olarak anılıyor.
Hayalet Geminin Son Gezisi: Of. Bir gencin kendisine inanmayan insanlarına hayalet bir gemiyi getirmesi, her şeyiyle.
İki üç öykü daha var, hepsi şahane. Marquez, Macondo işte. Mahallenin Muhtarları tadı alabileceğiniz bir yer.


çok gerçekçi bir yapıt olmasıyla beraber diğer kitaplarıyla çok bağlantılı bir kitap 🙂


bu yazarın başka bir kitabını okumuştum bunu da merak ettiğim için aldım


Marquez’e giriş için oldukça uygun ve çok keyifle okunan bir kitap.


Marquez’in büyülü Macondo kasabası. Efsane albay Buendia’dan haber getiren bir doktor ve maceraları.
”Bakın küçükhanım, birazcık ot kaynatıp çorba gibi getiriverin bana.”
”Ne tür ot, doktor?”
”Bildiğiniz ot, hanımefendi.”
”Hani şu eşeklerin yediğinden.”
”Maconda’da günlerden Çarşamba. Şeytanı gömmek için harika bir gün.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*