Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Teşekkür Ederim

Kategori: Edebiyat Yazar: Daniel Pennac Yayınevi: Can Yayınları Kampanya

Teşekkür Ederim

  • çevirmen: Mehmet Basutçu
  • Yayın Tarihi: 10.04.2007
  • Orijinal Adi: Merci
  • ISBN: 9789750707551
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 86
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 12.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Ödüller, edebiyat dünyasının en çok tartışılan konularından biridir. Hemen her edebiyat ödülü bir tartışmaya yol açar.Yazar ödülü hak etmiş midir? Seçici kurul yanlı mı davranmıştır? Son dönem Fransız edebiyatının parlak adlarından Daniel Pennac, Fransa’da büyük ilgi gören Teşekkür Ederim adlı kitabında, alışılmış, basmakalıp ödül töreni konuşmalarının çok ötesinde bir "konuşma" sunuyor okurlarına. Tüm yapıtları için ödüllendirilmiş bir yazar, anlaşmaya göre, törene katılanların karşısında kırk beş dakikalık bir konuşma yapmak zorunda. Yazarın konuşması giderek amansız bir ödül eleştirisine dönüşüyor. Teşekkür Ederim, yazarın hem kendi kendisiyle hesaplaştığı, hem de edebiyat dünyasına meydan okuduğu amansız bir deneme. Pennac, daha sonra sahneye uyarladığı bu metni Avignon ve Paris’te kendisi oynamakla kalmadı, bir turne gerçekleştirerek dünya sahnelerinde de sergiledi.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Teşekkür Ederim PDF 3.57 MB İndir
Teşekkür Ederim EPUB 3.99 MB İndir
Teşekkür Ederim MOBİ 3.15 MB İndir
Teşekkür Ederim ODF 3.36 MB İndir
Teşekkür Ederim DJVU 4.20 MB İndir
Teşekkür Ederim RAR 2.73 MB İndir
Teşekkür Ederim ZIP 2.52 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Seyirciler anlatıcıdır, hepsi tek bir ses haline gelmiştir. Sahnedeki oyuncu izlenmektedir. Oyuncunun yüzü seyircilerin tam karşısında bulunan salondaki insanlara dönüktür, oyuncu ışıklar altında bir gölgeden ibarettir. Alkışlanmaktadır. Teşekkür eder. Tekrar teşekkür eder, bağırır, elindeki ödülü sallar, kokteyl hazırlar gibi. Durmadan teşekkür eder, teşekkür etmekten yorulur. Işıklar kararır, her yer zifiri karanlığa boğulur. Sessizlik dinlenir. Işıklar tekrar yandığında oyuncunun yüzü anlatıcıya dönüktür. Konuşmaya başlar, ödülü sahnede beliren birine verir, gülümser, şerefin ağırlığını mimikleriyle anlatır. Bir oyunun anlatısıdır bu; oyuncunun hareketleri yansıtılır, hiçbiri es geçilmez. Tiyatro metninin yansımasıdır, metin anlatıya dönüşmüş gibidir.
Ödül alan bir yazarın ödülü, yazarlığını, okuru ve kendini sorgulaması ilginç bir anlatım tekniğiyle ele alınıyor. Pennac bu oyunu dünyanın birçok yerinde oynamış, ödül alan yazar rolünde tabii. Ödülün ortaya çıkardığı soru işaretlerine cevap arayışları 75 ile 90 dakikalık bir süre aralığını doldurmak zorunda, arka kapakta 45 dakika yazıyor ama bu bilgi yanlış, ortalama 80 dakikalık bir konuşma yapılacak, üstelik yirmiden fazla şehirde, bir turne, gösteri, doldurulacak saatler, tekrar tekrar söylenecek sözler, bir nevi boşluğu anlamlı kılmak. “Kendisini eski bir eşya gibi görmektedir.” (s. 13) Anlam sayfalarda mazrufsa ve o sayfalar için ödül aldıysa yazar, o zaman zaten dolu bir şeyi nasıl doldurabilir? Yazdıklarından bahsetmiyor, kendi yaşamından bahsetmiyor, ödülün sonrasından bahsediyor sadece.
Ödülü kabul etme meselesi. Bir bakanın cumhuriyet için büyük kazanım olan sanatçıyı ödüllendirme övüncü için ödül alınmalı, harcanan emek için ödül alınmalı, sanat eserini beğenenler için ödül alınmalı, jüri üyelerinin yaptıkları tercihin onaylanması için ödül alınmalı, jürinin yetkinliğine halel gelmemesi için ödül alınmalı, yayınevinin prestiji için ödül alınmalı, o ödül alınmalı ki sanatçının varlığı pek çok açıdan sabitlensin, kabullenilsin, kültürel kodlara angaje edilsin. “Bir yılbaşı ağacı gibi süslenmek” için ödüller kabul edilmeli ve boyna asılmalı, asılamayacak gibiyse gömleğin, pantolonun cebine tıkıştırılabilir, yeter ki ödül ve ödülün temsil ettikleri onansın. Sanatçının sorumluluğu bütün bunların merkezinde yer almasından doğuyor, bir de zorunlu konuşma süresinden.
Sesler duyar yazar, sevenlerinin ve sevmeyenlerinin seslerini. Küfürler ve övgüler. Şerefsizin bağlantıları iyiydi, jüride abileri vardı, paraya ihtiyacı vardı, politik söylemleri vasıtasıyla ödülü aldı, zaten iyi bir yazardı, çocukluğunda da iyi bir anlatımcıydı, gerçeği arayışı yenilikçi söylemlere yol açmıştı, iyi ve kötü her şey. Hepsi kimliğini oluşturur, yazar oluşma biçimini sorgulamaya başlar. Ödülü tabii ki alacaktır, en başta okurları için. Kendisini izlemeye gelenlere davetiye gönderilmiştir ama içlerinde okurları da vardır herhalde, sadece kodamanlar gelmemiştir, söyleyeceklerini gerçekten anlayabilecek insanlar da gelmiştir, sahnede bir başına kaldığını düşünmesi yersizdir o zaman, içtenlikle teşekkür edebilir ama sorgulamaya devam eder, o insanların ödül alana bir heykelmiş gibi davranmalarını istemez, sadece eserlerinden ibaret değildir. Konu jüriye gelir yine, jüri önemlidir. Jüride işi bilen, örneğin öyküyü bilen, öykünün sökülüp takılması, öykünün ideolojize yöntemi konusunda derin bilgi sahibi, öyküyü yemiş insanlar vardır, onların kararları bir öyküyü diğerlerinden ayırır, en iyisi haline getirir. Hiçbir jüri yargılanmaz, Hitler’in eserlerine ödül vermeyen bir jürinin suçlandığı görülmemiştir, eserler arasında “daha iyi” olduğu söylenen bir esere ödül verilmesi konusunda jürinin ötesinde bir karar mercii yoktur, temyize gidilmez. Birkaç “yetkin” insanın aldığı/verdiği karar. Hemingway, ödülü Karen Blixen’ın alması gerektiğini söyler ama ödülü reddetmez. Sartre ödülü reddeder ama o sürece dahil olmuştur ister istemez. Yayınevleri yazara haber vermeden yazarın eserlerini ödüllere yollayabilir, bir şekilde buna bulaşılır. Nasıl bulaştığını anlatmıyor yazar, belki sadece sorgulamak için eline bir fırsat geçtiği için.
Davetlileri tanımıyor yazar/oyuncu, davetliler de onu tanımıyor. Kimse kimseyi tanımıyor ama teşekkür edilmesi gerekiyor. Kime? Kazananın ismini açıklıyor oyuncu, heyecanın doruğa ulaştığı o anı canlandırıyor, sonra kısık bir, “Ben,” çıkıyor ağzından. “Ben” kimseye teşekkür etmiyor, ailesi veya arkadaşları yaratıcılık sürecine dahil değil, her şey tekillikte ortaya çıkıyor, merkezden çemberler halinde dağılan bir teşekkür konuşmasında en yakınlarla başlayan teşekkür zinciri anlamsızlığa doğru genişler ama bu kez öyle değil, sanatçı yanında başka kimseyi istemiyor. Kapıyı açan birine de teşekkür edilir, o halde bu teşekkürün ve muhataplarının hiçbir anlamı yok, her şey bireysel bir çabanın ürünü, sanatçının yalnızlığının kitleyle paylaşılmaya zorlanması büyük bir bunaltı, zorunlu bir performans, o halde konuşan kişi davetlilere istediklerini verecek, taşkınlık görmek için gelenlere de.
Merkezden yayılan konuşmada mutlaka birilerine minnetler bildirilecek. Ünlü isimler olabilir; Sartre, Musset, kim olursa. Köklerin anlatılması gerekiyor; esinlenilen sanatçılar, mekânlar, ne varsa. Sonra ödülün sorgulanma aşaması geliyor, bu ödül o zamana kadar ortaya konmuş bütün eserler için veriliyor, o halde sanatçı o kadar, yani sonraki yaratıları için bir yargıda bulunulmayacak, hatta sonraki eser diye bir şeyin olmamasını da imliyor olabilir bu ödül, “yeri gençlere bırakmak” için son bir ödül, eskimiş bir çağın sanatçısını ortadan kaldırmak için onore etmek, şahane fikir. Konudan konuya atlanır, ışıklar yavaş yavaş kararır, ortalık tekrar aydınlık olduğunda sahnedeki karartının kartondan bir insan maketi olduğunu görürüz. Perde. Alkışlar. Sanatçı sahnedeki temsilinden ibarettir, ödüller yine bir temsildir, eserler bir temsildir, hiçbir şey sanatçının içsel sürecini anlatamaz, onurlandıramaz. Sanatçının kazandırdığı form sanatçıya en uzak olan şeydir, başta ne kadar yakın olursa olsun. Hiçbir şey, dünya görüşü diyeceğim, dünya görüşüne yaklaşamaz.Müthiş bir anlatı. Sahnede de izlemek isterdim.


Yazarın bu kitabı yazmasına şaşmalı. Ödül almış bayağı kitabı var. Güzel bir eleştirel anlatı olmuş


Epey ilginç bir metin. Basit deyip kestirip atmak yanlış olur. Yer yer çok güçlü satırlara sahip, bir şans verilmeli.


TEŞEKKÜR ETMENİN DEĞERİ VE ANLAMI ÜZERİNE GÜZEL BİR ŞOV/DENEME/TİYATRO ESERİ. BENCE OKUNMAYI HAKEDİYOR.


Her yönüyle basit bir kitap. Ele aldığı konu itibarıyla, ödül ve ödül alanın görüşleri, öyle olmasa bile ele alış tarzı ve okuyuca herhangi bir kapı aralama bakımından bence çok zayıf. Okunup zaman ayrılmasına gerek yok, diye düşünüyorum. Can Yayınları’nın böyle kitapları yayınlaması ve çevirmesinin maksadını da anlayamadım. Kitabı anlayamama olasılığımı da göz önünde bulundurarak bunda da vardır bir hikmet mi, demeliyim. Usta işi ve tavsiyesi olan kitapları okuyalım, derim. Benim gibi maceralara girmezseniz, hayal kırıklığına ve zaman kaybına da uğramamış olursunuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*