Soluma

Kategori: Edebiyat Yazar: Demir Özlü Yayınevi: Adam Yayıncılık

Soluma

    Tanıtım Bülteni
    Orada altı aydan çok vakit geçti, çalışırken sevdiğim kadını büsbütün unuturdum. Şimdi de anabiliyor muyum onu? Yüzünü yüzüme yaklaştırarak adımı söylerdi, sonra da onu sevmediğimden dert yanardı. Çok uzun zaman geçti, üç yıl kadar orda oturduk.
    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    SolumaPDF6.23 MB İndir
    SolumaEPUB6.96 MB İndir
    SolumaMOBİ5.49 MB İndir
    SolumaODF5.86 MB İndir
    SolumaDJVU7.32 MB İndir
    SolumaRAR4.76 MB İndir
    SolumaZIP4.39 MB İndir

    Sponsorlu Kitaplar

    SatıcıKitap AdıBağlantı
    BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
    KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

    Kitap Yorumları - (1 Yorum)


    Soluma daha bir “kentleşmiş” varoluşçuluk içeriyor. Adamımızın derdini anlatmaktan ziyade derdini yaşadığını söyleyebiliriz. Başka bir kentte, İstanbul’da değil artık.

    Kanal: Yeni şehrin insanları karşısında küçük valizli bir adam. Yürünecek sokaklar, sıkıntıyla bakılacak binalar çok. Demir Özlü’de bina, sokak betimleri çok önemli. Adam özellikle bakıyor, özellikle yazıyor onları ki şehrin nasıl üste çöktüğünün kanıtı ortaya çıksın.

    Oda buluyor kendine arkadaşımız, sonra şehri turlamaya çıkıyor ama asıl amaç kanalı bulmak. Kanala gidecek. Gitmeden bir şeyler içmek için otelin barına oturuyor, birileriyle tanışıyor, o birileri de başka birileriyle tanıştırıyor. Belirip kaybolan insanlar çok, hızlı giden bir trenin camından dünyayı görmek gibi. Bir de illa birileriyle tanıştırılıyor bu adam. Tanıştırmaya çok meraklı bu Avrupalı kardeşler sanıyorum. Ben belki tanışmak istemiyorum mesela. Tipini beğenmedim. İlla tanışacağız. Hadi bakalım.

    Baba her gördüğüne kanalı soruyor, kimi burada diyor, kimi şurada diyor, bir türlü kanalı bulamıyor bizimki. Bu yüzden saplantı haline geliyor zaten; adamın hayatı bir arayış, bir kurtuluş çabası. Memleketinden kaçmış, aradığını bulmak için hiç bilmediği bir yere gelmiş.. Arayış sona erince en makulü.

    Derine: Bu öyküde adamımız sürekli, “Derine, derine,” diyor. Yine sokaklar, bir şeyler. Odası şöyle:

    “Ortalık iyice kararmadan odama dönmek istiyordum. Odama; orda, kıpırtısız ama uzun gecenin geçmesini belki de beni sarsan sanrıların yoklayıp yoklamayacağını bekleyebilirdim.” (s. 495)

    Şimdi dur bir. Odasına gönülden bağlı olan biri olarak, ki odamın adı Küçükodam’dır, gayet küçüktür ve benimdir, anlayabiliyorum abimizi, biraz da olsa. Hani korku filmlerinde hayaletler enerji birikmesinin sonuçlarıdır ya, ben öldüğümde hayaletim garanti bu odada dolanır. Bütün sıkıntılar, bütün şeyler odadadır. Oda bir dünyadır, değilse odanın penceresi dünyaya açılır. Canım odam, seni bırakıp gidebileceğimi pek sanmıyorum.

    Böyle. Demir Özlü devam edecek, sırada Gecenin Sonuna Yolculuk var.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    *

    *

    *