Kuddusi

Kategori: İslam Yazar: Mustafa Özdamar Yayınevi: Kırk Kandil

Kuddusi

  • Yayın Tarihi: 30.04.2004
  • ISBN: 9789758225408
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 268
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Kuddusi(1769-1849 Niğde/Bor)) hazretleri’ne karşı öteden beri zaten çok yanık bir tutkunluğumuz vardı. Bu dosyada o yanıklığı resimlemeye çalıştık. Kendi yol ve yöntemi içinde herkese bir şerit açan Kuddusi hazretleri’nin yelpazesi o kadar genişki, bu geniş ufukta “Başka yerlerde, Başka vadilerde ”darlanan ve zorlananları rahatlatan Rahmani bir rayiha esiyor.Ya Selam!..
Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
KuddusiPDF11.12 MB İndir
KuddusiEPUB12.43 MB İndir
KuddusiMOBİ9.81 MB İndir
KuddusiODF10.47 MB İndir
KuddusiDJVU13.09 MB İndir
KuddusiRAR8.51 MB İndir
KuddusiZIP7.85 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

SatıcıKitap AdıBağlantı
BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

Kitap Yorumları - (1 Yorum)


: Kuddusi Hazretleri, 11 Rebiülevvel 1183 ‘de (Temmuz 1769) Niğde’ nin Bor kasabasında doğmuştur. Asıl adı Ahmet b.Hacı İbrahim olan Hz. Kuddusi, daha çok “Mar’aşi-zade” ve “Kuddusi” lakapları ile maruf ve meşhurdur. Bu “Kuddusi” lakabını ona bizzat Allah Teala vermiştir. Öyle ki, o, anasının karnında iken Allah”ın “Kuddusi” ismini zikreder ve anası da bunu işitirmiş. Hz. Kuddusi, “Kuddusiyem!” isimli şiirinin bir beytinde bunu şöyle ifade etmiştir:Bil ana rahminde beni ki etmişem takdis A’nı,Anam işitmiştir bunu Kuddusiyem! Kuddusiyem!Hz. Kuddusi, 1265/1848 tarihinde Bor’da vefat etmiştir. Hz. Kuddusi’nin vefat ettiği gün meydana gelen bir olay vardır ki, onu burada anlatmadan geçmemiz mümkün değildir. Hz. Kuddusi’nin vefat ettiği gün, köylünün biriside kırılan sabanını tamir ettirmek üzere Bor’a geldiğinde, çok kalabalık bir cemaatın cenaze namazına hazırlandığını görünce, abdestini tazeleyerek cenaze namazını kılar. Hemen işine dönmek niyetinde olduğundan, yakındaki bir demirci dükkanına girerek, tamir etmesi için saban demirini ustaya verir. Demirci, ocağa koyduğu demirin korlaşmadığını, saatlerce uğraştığı halde dövülecek hale gelmediğini görünce, şaşkın bir halde düşünceye dalar. Bu sırada yakın bir tanıdığı dükkanına girer. Demirci, durumu ona anlatır. O da, köylüye; “Sen nerelisin, bu demiri nereden getirdin?” diye sorar. Köylü; “Ben filan köydenim. Bu demir, dün çift sürerken bir kayaya takılıp kırıldı. Tamir ettirmek için buraya getirdim. Bor’a girdiğimde, eşini görmediğim bir cemaate katılarak cenaze namazını kıldıktan sonda bu dükkana geldim.” Deyince, o kişi; “Senin, adını sormadan namazına iştirak ettiğin zat, Büyük Veli, Hakk Aşığı Şeyh Ahmed Kuddusi Hazretleriydi. Allah Teala, değil onun namazını kılanı, o cenazede hazır bulunan alet ve edevatı da ateşten muhafaza etmiştir.” Der. İman sahibi olan bu köylü, yeni bir saban alıp köyüne döner.Hz. Kuddusi, 1265 Cemaziyelahir, 1848 Mart tarihinde Bor’da vefat etmiş olup, Sarı Saltuk Hazretleri’nin kabrinin karşısında bir yere defnedilmiştir. Sondadan, kabirleri şehirlerin dışına nakletme hususundaki umumi karar üzerine de, bu günkü kabristandaki ziyaretgah olan yerine nakledilmiştir. Bu nakil esnasında bazı olaylar çıkmış, işe Kaymakam, Belediye Başkanı ve Jandarma Komutanı müdahale ederek, Hz. Kuddusi’nin kabrine karşı nahoş sözler sarfedip, edebe aykırı davranışlarda bulunmuştur. Kabrin nakli hadisesinde Ahmed Eren Efendi, Bor dışında olduğundan dolayı, bu nakil işini Hacı Emmi’den şöyle nakletmiştir: “Kabr- i şerifi yıkmak için kimseyi razı edememişler. Ameleler bu şeni işi kabul etmediğinden, ancak hapishaneden getirilen birkaç mahkum ile yıkmaya başlamışlar. Bu esnada Jandarma Komutanı kabrin taşına bir tekme vurarak; “Kazın!” diye emretmiş. Kabri açmışlar ki, kefen bembeyaz duruyor. Ve o esnada etrafı, orada bulunanların daha önceden eşine rastlamadıkları çok güzel ve hoş bir koku sarıvermiş, Ve yine hava çok sıcak ve yakıcı ve yakıcı iken gökyüzü aniden bulutlanarak, rahmet çiseleyip, serinlik ve ferahlık hasıl olmuş. O civarda bulunan herkes, o emsalsiz kokuyu hissedip, tarifsiz bir emsal içinde kalmışlar. Hz. Kuddusi’nin kefeni, mübarek naşı ve kabrin içindeki taş ve topraklar, İbrahim Eren’nin hazırladığı yeni bir bez torba içine konarak, bu günkü kabrine konulmuştur. Kabre tekme atan şahıs, azap meleklerinin sillesi ile olacak ki, düştüğü yerden evine götürülmüş ve “Beni kurtarın!” diye bağıra bağıra ölmüştür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*