Kentlerin insana verdikleri kadar, veremedikleri de etkili olur yaşantı üzerinde.Hatta kentin verdiklerinden çok, veremedikleridir belirleyici olan.İstemeyi, ummayı, hayal etmeyi, hayallerin ardından gitmeyi öğretir insana yokluklar, yoksunluklar…Trabzon bana, dünyaya dair ilk ipuçlarını veren kent oldu:Eşsiz doğası be yağmuru ile bereketi, Dik yamaçları ile direnci,Türküleri ile şiiri, Deniziyle de sonsuzluğu gösterdi.Olduğum yerde kalkmak a da bana gösterilen sonsuza doğru,bir insan ömrünün elverdiğince yol almak benim tercihimdi.Şimdi oturmuş bunları düşünür – yazarken, ilk adımlarımı atıp ilk sözcüklerimi söylediğim Arafilboy’u, okumayı – yazmayı öğrendiğim Zeytinlik’i ilk oyunlarımı oynadığım Hacıkasım’ı, babamın ve annemin hatıraları ile yaşamaya devam eden Çömlekçi’yi, çimenlerinde yuvarlandığım Boztepe’yi, Atatürk’ün el – ayak izlerini taşıyanSoğuksu’yu, denize, gemilere bakıp, öteleri düşündüğüm Ganita’yı, Ayasofya’yı, Faroz’u, kıvır kıvır uzayıp giden Zigana Geçidi’ni, köpük köpük çağlayanları, dağları saran komarları ve zifin çiçeklerini, karayemişleri, denizi, balıkçıları ve martıları düşünüyor, “onlar olmasaydı, ben kim olurdum?” sorusunu aklıma bile getirmiyorum”
Benim kalbimin tüm kapıları Trabzon’a açılır. Memleketim… Bilinçli olarak hafızamda yer edecek şekilde taşına, toprağına, yoluna, denizine derin derin ancak 20 yaşında bakabildiğim memleketim… İstanbul’da doğup büyüyen, Trabzon’lu bir anne babanın çocuğu olarak memleketin kültürüne evde yapılan Karadeniz yemekleri, anneannesinin konuştuğu Rumca kelimeler, damarlarımıza işlemiş Trabzonspor sevdası üzerinden futbol sohbetleri, hayatı dalgaya alan, aynı şeyleri defalarca anlatıp gülen güldüren bir kalabalık kuzen topluluğu içinde Trabzon’lu olduğunu hisseden biri olarak duygulanarak okudum bu eseri. 20 yaşında ilk kez sayılabilecek gidişimde uçağın tekerlekleri yere değdiğinde gözlerimden yaşlar gelmişti hiç unutmuyorum. İşte aynı duyguları Çiğdem Sezer’in kitabında da yaşadım. Her çevirdiğim sayfada Sayın Sezer’in yürüdüğü koştuğu sokaklarda koştuğumu hissettim. Çocukluğum Trabzon’da geçmemesine rağmen Çiğdem Sezer’e özendim. Okurken satırlarının arasına saklanıp yaşadığı anılara sahiplenmeye çalıştım. Bu tarif edilemez bir şey. Sanki Çiğdem Sezer benim elimden tuttu ve gel bak işte budur Trabzon ve budur senin geçmişin, çocukluğun, gençliğin dedi bana. Eser aynı zamanda bana hiç farkına varmadığım kuruluşu 1961 yılına uzanan Kıyı dergisi ile de tanıştırdı. Ne diyeyim? Teşekkürler Çiğdem Sezer…
İnsanlar ellerinde bulunan değerlerin kıymetini onu kaybettiklerinde layıkıyla anlarmış.Ben de gurbette yaşayan bir Trabzonlu olarak Trabzonu hep özlem ve sevgiyle anarım.Yazar şehirde doğup büyümüş olarak şehri çok akıcı ve güzel bir üslupla anlatmış zevkle okudum.
kitapta anlatılan eski trabzon’un az da olsa görebilen biri olarak,kitabı bir solukta okudum.anlatılanların bazılarını yaşayarak gördüğümden dolayı çok etkilendim bu kitaptan.herkesin, özellikle trabzonluların okumasını tavsiye ederim.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
benim kalbimin de kuzey kapısı Trabzon.
Çiğdem Sezer okumanın verdiği keyif paha biçilemez. Bir Trabzonlu olarak bu kitabı okumaktan büyük mutluluk duydum. Kalemine sağlık Çiğdem Sezer.
Benim kalbimin tüm kapıları Trabzon’a açılır. Memleketim… Bilinçli olarak hafızamda yer edecek şekilde taşına, toprağına, yoluna, denizine derin derin ancak 20 yaşında bakabildiğim memleketim… İstanbul’da doğup büyüyen, Trabzon’lu bir anne babanın çocuğu olarak memleketin kültürüne evde yapılan Karadeniz yemekleri, anneannesinin konuştuğu Rumca kelimeler, damarlarımıza işlemiş Trabzonspor sevdası üzerinden futbol sohbetleri, hayatı dalgaya alan, aynı şeyleri defalarca anlatıp gülen güldüren bir kalabalık kuzen topluluğu içinde Trabzon’lu olduğunu hisseden biri olarak duygulanarak okudum bu eseri. 20 yaşında ilk kez sayılabilecek gidişimde uçağın tekerlekleri yere değdiğinde gözlerimden yaşlar gelmişti hiç unutmuyorum. İşte aynı duyguları Çiğdem Sezer’in kitabında da yaşadım. Her çevirdiğim sayfada Sayın Sezer’in yürüdüğü koştuğu sokaklarda koştuğumu hissettim. Çocukluğum Trabzon’da geçmemesine rağmen Çiğdem Sezer’e özendim. Okurken satırlarının arasına saklanıp yaşadığı anılara sahiplenmeye çalıştım. Bu tarif edilemez bir şey. Sanki Çiğdem Sezer benim elimden tuttu ve gel bak işte budur Trabzon ve budur senin geçmişin, çocukluğun, gençliğin dedi bana. Eser aynı zamanda bana hiç farkına varmadığım kuruluşu 1961 yılına uzanan Kıyı dergisi ile de tanıştırdı. Ne diyeyim? Teşekkürler Çiğdem Sezer…
İnsanlar ellerinde bulunan değerlerin kıymetini onu kaybettiklerinde layıkıyla anlarmış.Ben de gurbette yaşayan bir Trabzonlu olarak Trabzonu hep özlem ve sevgiyle anarım.Yazar şehirde doğup büyümüş olarak şehri çok akıcı ve güzel bir üslupla anlatmış zevkle okudum.
kitapta anlatılan eski trabzon’un az da olsa görebilen biri olarak,kitabı bir solukta okudum.anlatılanların bazılarını yaşayarak gördüğümden dolayı çok etkilendim bu kitaptan.herkesin, özellikle trabzonluların okumasını tavsiye ederim.