Esirgeyen Gökyüzü

Kategori: Edebiyat Yazar: Paul Bowles Yayınevi: Can Yayınları

Esirgeyen Gökyüzü

    Tanıtım Bülteni
    Kit ve Port Moresby, New York’un aydın çevresinden kaçmak ve sorunlu evliliklerini yoluna koymak için soluğu Kuzey Afrika’da almış Amerikalı bir çifttir. Başta görkemli coğrafya onları etkisi altına alsa da, bu bilinmez dünyanın tehlikeleri çok geçmeden peşlerine düşecektir. Bu iki insan, aralarındaki uçurum genişledikçe değerlerinden ve inançlarından uzaklaştıklarının farkına varır; dahası, yalnız birbirlerini değil, hayatlarını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.Modernizmin aykırı ustalarından Paul Bowles’un ilk romanı olan Esirgeyen Gökyüzü, sömürgecilik sonrası Afrika gerçeğiyle Batılı okuru ilk defa yüzleştirmiştir. Medeniyetin tekinsiz ve kaçınılmaz sonuçlarının uçsuz bucaksız bir çöle gölgesini düşürdüğü bu trajik yol hikâyesi, yazıldığı zamanki yalınlığı ve şiddeti hâlâ koruyan bir modern klasik.
    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Esirgeyen GökyüzüPDF6.23 MB İndir
    Esirgeyen GökyüzüEPUB6.96 MB İndir
    Esirgeyen GökyüzüMOBİ5.49 MB İndir
    Esirgeyen GökyüzüODF5.86 MB İndir
    Esirgeyen GökyüzüDJVU7.32 MB İndir
    Esirgeyen GökyüzüRAR4.76 MB İndir
    Esirgeyen GökyüzüZIP4.39 MB İndir

    Sponsorlu Kitaplar

    SatıcıKitap AdıBağlantı
    BKM KitapSessizlik Artık SensizlikSatın Al
    KitapyurduYüreğin Yorgunluk GörmesinSatın Al

    Kitap Yorumları - (3 Yorum)


    Yol kitabıdır. Yolda rahatlıkla okuyabilirsiniz. Saatler süren yolculukları bir soluğa indiren olaylar vardır ya, mesela o yoldan geri dönme fikrinin uğultusu, belki dünyanın dönme sesini duyma çabası, belki güzel bir kitap.
    Üç kız çölde çay içmek istemiş, çöl onları yutmuş, bardakları kumla doluymuş. Çölde çaylarını böyle içmişler. Port ve Kit de bir şekilde içecekler çaylarını. Evli çift, New York’tan Afrika’ya uzanan yolculuklarında ilişkilerinin boşluklarını belki bildikleri dünyadan uzaklaşarak doldurmayı umuyorlar ama en başta içlerindeki boşluklar dolacak. Kumla. Uçsuz bucaksız bir boşlukta savrulacaklar. Betonların arasında kısılıp kalmalarının haricinde başka türlü bir yok oluşla karşılaşacaklar. Bardaklarına kendileri dolacak. Vahalara rastlasalar bile bir çölden ibaret kalacaklar.

    Bu ikisini yanında Tunner vardır, genç bir adam. Erkek egosuna kapılıp Kit’i elde etmeye çalışır. Port, daha başlarda bir Arap kızıyla birlikte olmaya kalkışır. İlişkisinin daha iyiye gitmesini ister bir yandan, umutludur da. Kit, iyi hissettiği günlerin azalmasıyla birlikte mutlu olmaya çalışır ama tahammülsüzlüğü içten içe büyür. Sinirini saklamak için rol yapar, hissetmeden söylediği sözlerine yetişmeye çalışır ama zamanla kontrolünü kaybeder falan. Medeniyetten uzakta, yabancı bir dünyada olmaları içlerindeki çölü iyice büyütür. Yemeklerin yenilmeyecek gibi olması, sıcak, zor şartlardaki yolculuklar, geçmiyormuş gibi görünen zaman derken kırılmalar başlar. Port, mutluluğun başka yerlerde olduğunu düşünür bir zaman. Sömürgeleşerek pitoresk manzaralar üreten koca bir kıtada nereye gidilirse gidilsin mutluluk başka bir yerde olacaktır. Bu yüzden yolculuklarının sonu gelmez. Bu yüzden huzursuzlukları sürekli büyür. Kit, Port’un varoluşsal problemlerinden daha farklı bir noktadadır. Manzaralarla ilgili bir konuşmalarında Port sadece sıcağı sevdiğini söyler, Kit’se sıcakla soğuğu, yazla kışı ayırt etmez. Bir şeyleri kaçıracağını düşünür, bir bedel ödemek zorunda kalmaktan korkar. Sonuçta her zamanki fikir ayrılıklarından biri ortaya çıkar ve Kit noktayı koyar, belki de daha açık olamayacak bir şekilde: “(…) Sık sık aynı tepkileri göstermelerine, aynı duyguları hissetmelerine rağmen, hiçbir zaman aynı sonuçlara varamadıklarını, çünkü hayattaki amaçlarının birbirinin tersi olduğunu görmek ona hüzün veriyordu.” (s. 85) Port da hayatın içine tam olarak giremediklerini söyler, tüm güçleriyle dışına asılmışlardır. Adam, mücadeleyi birlikte verdiklerini düşünür, farklılıklara rağmen önce birbirlerine, sonra hayata tutunmaya çalışırlar ona göre. Bu yüzden Tunner’ın girişimlerini görmezden gelir, Kit’e güvensizlik duymaz. Kit, Port’un yanlış kurduğu dünyanın bir parçasıdır ve bu ağırlığı taşıyamayacak hale gelince, sorumluluklardan ve oynamak istemediği rolden bir an olsun kurtulmak için Tunner’la sevişir. Omuzlarındaki yükü hissetmeyecektir bir süreliğine ama kum tanelerinin içine doluşmaya başladığını fark etmez. Port da aynı durumdadır. “Her ikisi de, bilincinde olmaksızın, zamanı yok saymak gibi tehlikeli bir hata işlemişlerdi. Yıllar hep birbirine benziyordu. Sonunda her şey olabilirdi.” (s. 114)

    Port hastalandı, Kit Arap tüccarlarla karşılaştı derken bitirdim. Ne notlar çıkarmışım da tembellik fena bir şey. Oryantal oryantal okuyabilirsiniz, okumazsınız, bilemiyorum. Bulursanız gelişine vurun ama.


    duygusal bir kitaptı, filmi de çok güzeldir


    Keyifle okuduğum bir eser. Serüven tadında pek çok duyguya dokunuyor. Bu cümle çok iyiydi: “İnsanın ruhu vücudunun en bitkin parçası. Ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz için hayat sonu sonu olmayan bir yolmuş gibi geliyor bize.”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    *

    *

    *