Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Ben, Kirke

Kategori: Edebiyat Yazar: Madeline Miller Yayınevi: Ithaki Yayınları

Ben, Kirke

Tanıtım Bülteni
NPR, Washington Post, Buzzfeed, People, Time, Amazon, Entertainment Weekly, Bustle ve Newsweek’e göre Yılın En İyi Kitabı Goodreads okurlarına göre 2018’in En İyi Fantastik Kitabı “Bu dikkat çekici hikâye sizi, Kirke’nin yaptığı bir büyü gibi etkisi altına alacak.” –Mary Doria Russell, Serçe’nin yazarı “Tek kelimeyle büyüleyici ve zarif anlatımıyla Ben, Kirke, kadın yaşamının sıradan ve de sıradışı bir hikâyesi.” –Eimear McBride, Kız Natamam Bir Şeydir ‘ in yazarı Ozanlar benden, –erkek– kahramanın karşısında diz çöküp merhamet dilenen bir kadın olarak bahsetti hep; ilaç katarmışım tatlı şaraplarına, büyüleyip domuza çevirirmişim hızlı giden gemilerin tayfasını, babaevini unutturur, sılaya kavuşmalarına müsaade etmezmişim. Ne demeli, kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme biçimidir; yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikâye olmazmış gibi.Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım. Ben, Helios’un kızı, Aiaie Cadısı Kirke. Hayatım boyunca trajedinin beni bulmasını bekledim. Bulacağından hiç kuşkum yoktu çünkü başkalarının hak ettiğimi düşündüğünden daha fazla arzum, isyanım ve gücüm vardı, yıldırımları üstüne çekecek şeylerdi bunlar. Ve bir gün, artık bu dünyaya dayanamayacağım, diye düşündüm.Bunun üzerine denizin derinliklerindeki kadim bir tanrı seslendi: Öyleyse çocuğum, başka bir dünya yap.Ben, Kirke’de Madeline Miller; Odysseus, İkaros, Minotauros, Prometheus ve Zeus gibi mitolojik karakterlerin binlerce yıldır anlatılagelen hikâyesini farklı bir bakış açısından sunmakla kalmayıp Olymposlu tanrıların dünyasını Homeros’un destansılığında aktarmayı başarıyor.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Ben, Kirke PDF 6.23 MB İndir
Ben, Kirke EPUB 6.96 MB İndir
Ben, Kirke MOBİ 5.49 MB İndir
Ben, Kirke ODF 5.86 MB İndir
Ben, Kirke DJVU 7.32 MB İndir
Ben, Kirke RAR 4.76 MB İndir
Ben, Kirke ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Kitap Yorumları - (5 Yorum)


“Hiddet ve keder, engellenmiş arzular, şehvet, kendine acıma: Tanrıların iyi bildiği duygulardır bunlar. Ama suçluluk ve utanç, pişmanlık, tereddüt bizim türümüz için yabancı ülkelerdir, her bir taşının ayrı ayrı öğrenilmesi gerekir.”

“Ben, Kirke” için son dönem okuduklarım arasından beni en çok etkileyen kitap olduğunu söyleyebilirim. Yunan Mitolojisi’nden yola çıkan kitapta, başrolü mitolojik bir karakter olan Kirke alıyor. Kirke’nin hikâyesini okuduğumuzda, ailesi ve çevresindeki kimseden destek görmemiş, sevgiyle büyümemiş, zorbalığa uğramış olduğunu görüyoruz. Fakat yaşadıklarını düşündüğümüzde bir yanıyla oldukça merhametli kalabildiğine de tanık oluyoruz. Acımasız görünümünün altında, bir tutam merhamet hissettim. Bir balıkçıyı Tanrı’ya çevirmesi ve yarı bir Tanrı’yı korkunç bir canavara dönüştürmesiyle büyücülüğünün farkına varıyor. Tanrılar tarafından cezalandırılıyor ve ıssız bir adada yaşamaya mahkûm ediliyor. Bu adada tehlikeli şeylerle de mücadele ediyor. Kendisine zarar vermek isteyenlere karşı koyuyor, yardım talebinde bulunanlara ise güçleriyle destek oluyor. Kendini koruyabilmek için otlardan, bitkilerden çeşitli büyüler yapıyor. Antik Yunan mitolojisinde karşımıza sıklıkla çıkan mitsel karakterlerden biri olan Kirke üzerinden, fantastik bir yolculuğa çıkıyoruz. Miller, kurmacasıyla kadının güçlü yönlerine odaklanıyor, toplumsal olarak bu gücü de irdelemeyi ihmâl etmiyor. Kirke’nin gücünün artışı, bu güçleri fark etmesi mücadelesinde önemli bir yer ediniyor.

Kitapta beni en çok etkileyen cümle, “Yüreklerimizde gerçekte ne olduğu bilinseydi, kaçımız affedilirdi?” oldu. “Ben, Kirke”yi elinize almanızla bitirmeniz bir olacak. Heyecanını, dinamiğini ve sorgulayıcı bakış açısını kaybetmeyen bir metin.


“Ben, Kirke” Madeline Miller’ın ikinci romanı. Bence, yazar pek çok bakımdan başarılı sayılabilecek bir kitaba imza atmış. Kahramanımız Kirke’nin kendini bulma yolculuğunda ve yaşam yolunu anlamlandırma çabasında musibetler başından hiç eksik olmuyor. Her sorun bir çözüme bağlansa da, çözümlerin peşi sıra yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Kitabın uyumlu bir akışta ilerlemesinin en göze çarpan nedeni bu gibi geliyor.

Kitabın ilk başlarda biraz yavaş ilerlediği doğru. Okur hikayeye balıklama dalamıyor, sürükleyici kısımlar için biraz sabretmek gerekiyor. En azından benim için böyle olduğunu söyleyebilirim. Mitolojiye ilgi duyanların; bu özgün ve bir o kadar da fantastik romandan hoşlanacağını düşünüyorum.

Tanrıların ve Tanrıçaların dünyasında kendini arayan nympha Kirke’nin zamanla güçlerini ve potansiyelini keşfetmesini anlatıyor özetle. Feminist açıdan da güçlü bir okuma deneyimi yaşadığımı söyleyebilirim. Hikaye, sırtını her ne kadar büyük ölçüde mitolojiye yaslamış görünse de derinlikli; olaylara Kirke’nin gözünden tanıklık ettiğimiz için okurunu duygusal bakımdan saran ve sarsan bir yapıya sahip.

Kehanetlere, hatalara, kadere, tanrılara, ölümlülere, canavarlara ve korkuya dair mistik bir bakış sunuyor. Harmoni ve mitolojinin iç içe geçerek bütünlüğe kavuştuğu bir roman.

Özenli çevirisi ise ilgiyle takip ettiğim Seda Çıngay Mellor tarafından yapılmış. Tanıştığıma memnun olduğum romanlardan biriydi “Ben, Kirke”. Hakkında daha fazla ve derinlikli konuşulmayı hak eden bir kitap olduğunu düşünüyorum. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.


Yunan Mitolojisi karakterlerinden Kirke’nin “Ben Kirke” adıyla Madeline Miller’ın kaleminden, herkesin (yani Yunan Mitolojisi seven ve okuyanların) bildiği dehşet ve korkunç yanının ötesinde “hassas ve haklı” yanlarıyla tanıştırıldığı bir roman diyebiliriz. 2018’in en iyi fantastik romanı seçilmesinde en önemli payı, titanlar, entrikalar, ölümlüler, nymphalar, tanrılar, canavarlar, büyüler, güç savaşları ve üstün güç özelliklerine sahip varlıkların bütüncül kurgusu alıyordur sanırım. Aslında roman seviye olarak basit bir düzeyde yer alacakken, içerik olarak Yunan Mitolojisine bağlı olması nedeniyle kahramanların entelektüel seviyede çıtasını yükseltmiş diyebilirim. Madeline Miller’ın, birçok Yunan Mitoloji karakterini hikâyenin çevresinde dolaştırması, tanıtması ve bağlantılar kurması, parça parça mitolojik hikâyeler okumaktansa, bir kurgu içinde hepsini tanıma fırsatı vermesi açısından iyi bir başlangıç gibi durmaktadır. Elbette böyle yan hikâyeler ve farklı karakterlerle zenginleştirilmiş bir kurgu, daha önce hiç mitoloji okumayanlar için zorlayıcı da olabilir. Bunun için de Azra Erhat’ın mitoloji sözlüğünden alıntılarla, kitap arkasına karakterlerin açıklamaları verilmiş. Bu sayede biraz daha rahat okunabilir diye düşünüyorum.

Kitabın ana kurgusu, Güneş Tanrısı Helios’un kızı olan ölümsüz Kirke’nin, çirkin sesli ve hiçbir yeteneği olmaması sebebiyle ailede dışlanması, hor görülmesi, ötekileştirilmesine bağlanmaktadır. Hikâye, istenmeyen evladın kendini değersiz hissedişi ve bir ölümlüyle sevgiyi buluşu üzerine inşaa edilmektedir. Ölümsüz olan Kirke’nin bir ölümlüyle evlenebilmesi mümkün değildir. Düğümün çözülme kısmı ise Kirke’nin ölümsüzlük verecek çiçeklerden büyü hazırlaması ve bir ölümlüyü deniz tanrısı haline getirmesidir. Kirke süreç içinde bunun çiçeklerden değil, kendi arzu ve isteklerinden oluşan bir büyü olduğunu algılayacak, içindeki güç (cadılık) ile tanışacak, kendini gerçekleştirecektir. Bu arada kıskançlıktan hatalar yapacak, sürgüne gönderilecek, her seferinde ötekileştirilmeye ve yalnızlaştırılmaya mahkûm olacaktır. Kirke vicdanında başkalarına verdiği zarardan dolayı rahatsızlık duyan, kardeşlerinin hırslı, güçlü, özgüvenli karakterlerinin aksine dürüst, ahlaklı, saygılı ve kırılgan bir yapıya sahip olduğundan sürekli ezilen, hor görülen biri olacaktır. Bu yapısı, içindeki cadıyla barıştığında, onu güçlü bir kadına dönüştürecektir. Öyle bir güç ki, tanrıların doğuştan ellerinde bulunan yetenek ve güçleri Kirke’nin yapabilecekleri karşısında basitleşecektir. Çünkü o tabiatta var olan her türlü bitkiden sınırsız şekilde faydalanarak, bambaşka güçler elde edebilecektir.

Kitap boyunca Tanrıların insanlarla karşılaştırılmasına sıkça yer verilmektedir. Yunan Mitolojisinin belki de en önemli özelliği, “yapılan büyük hatalar, hırs ve intikamla kullanılan güçler, merhametten uzak cezalar, kıskançlıklar, hasetler, kandırmalar ve aldatmalar” gibi olumsuz duyguların Tanrılarda bulunmasıdır. Böylece Tanrı algısı yıkılarak, insanların acziyetlerinin masumlaştığı bir yapı ortaya çıkmaktadır. Kirke, aslında ölümlülerde bu masumiyeti sevmektedir.

Kirke’nin ölümlüler hakkında yaptığı şu karşılaştırma oldukça açıklayıcı bir değerlendirmedir: “Ölümlüler şöhreti çok çalışarak ve kendilerini adayarak ele geçiriyorlar, yeteneklerine bahçeye bakarmış gibi bakıp, güneşin altında ışıldamasını sağlayarak. Ama Tanrılar irinden ve nektardan kusursuzlukları parmak uçlarından fışkırarak doğuyordu. Onlar da neleri mahvedebileceklerini ispatlayarak elde ediyordu şöhretlerini. Şehirleri yakıp yıkarak savaşlar çıkararak, salgınlar ve canavarlar yaratarak. Sunaklarımızdan öyle narince yükselen buhurlar ve güzel kokular. Geride yalnızca kül bırakıyor.”

Bu romanla Yunan Mitolojisinin insanı nasıl bir tanrı tanımazlığa ve hümanizmaya doğru taşıdığını düşündüm. İnsanın içindeki gücü araması, bulması ve bunun sınırlarını kendi değerleriyle çerçevelemesi, bireycilik güzellemesinden başka bir şey değildi …


1978 doğumlu Madeline Miller; Brown Üniversitesi “Klasikler” bölümünde hem Lisans hem de Yüksek Lisans eğitimini tamamlamış, yazarlığı kadar uzmanlığıyla da dikkat çeken bir isimdir. Lise düzeyinde öğrenciler için “Yunanca, Latince ve Shakespeare” dersleri veren bir öğretmen olduğunu da hatırlatmakta fayda var. İlk eseri olan “The Song of Achilles / Akhilleus’un Şarkısı” 2011’de kaleme alınmış ve 2 sene sonra da dilimize kazandırılmıştır. Daha sonra, 2018’de, “Circe / Ben Kirke” romanını yazmış ve sanıyorum ki yıldızı da bu eser ile parlamıştır.

Kitabı Homeros ve Hesiodos’un (ya da belki erken Greek yazımının) bir yeniden okuması olarak görmek mümkün olabilir. Yukarıdaki isimleri okurken üzerinde çok fazla durmadığımız, daha çok yan karakterlere odaklanan bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. “Akhilleus’un Şarkısı” adlı kitabı okuyan arkadaşlar “Patroklos” ve “Briseis” odağını fark etmiş olacaktır. Dolayısıyla yazarın kıyıda köşede kalmış isimleri, kalemiyle sahneye çağırdığını ve bunu muhteşem bir kurgu ve arka plan bilgisi ile harmanladığını söylesek herhalde çokta yanılmış olmayız.

Özünde kıskançlığın, düşmanlığın, sevginin, büyünün ve mitolojinin harmanlandığı bu güzel eseri herkese şiddetle tavsiye ederim. Ancak okumadan önce, kanaatimce, yazarın ilk eseri olan “Akhilleus’un Şarkısı” ve Homeros ile Hesiodos’un eserlerini okursanız (ya da zaten okumuşsanız) alacağınız zevk ve lezzet son derece artacaktır. Elbette şart değil. Kitabın sonuna, kitapta geçen özel isimleri kapsayacak şekilde, küçük bir sözlük de eklenmiştir. Kitabın çevirisinin son derece akıcı ve temiz olduğunu, kapak tasarımları ve cildinin ise son derece güzel olduğunu söyleyebilirim.

Herkese bol kitaplı ve sağlıklı günler!


Neredeyse bütün edebi anlatı türlerinde yer yer mitolojiyle temas edildiği görülür. Çünkü söylenegelen mitolojik hikâye ve hikayecik efsaneleşmiş, dilden dile aktarılmış ve herkesin bildiği bir olay halini almıştır. Yıllar öncesinden gelen o meşhur hikayelere gönderme yapılacak çok olay olur günümüzde… Yazarlar bunun bilincinde olmuş olacaklar ki klasik bir edebi türü tekrar tekrar diriltirler. “Ben, Kirke” isimli eseriyle Madeline Miller, kurgusunu Yunan mitolojisinin merkezinden çıkararak hem mitolojiye hem de eserine ilgi çekmeyi başarır.

Madeline Miller, üniversiteyi tamamladıktan sonra master eğitiminde klasik eserler üzerine yoğunlaşır. Özellikle klasik dillerdeki vukufiyetini göstermek açısından son 5 yıldır Latince dersleri verdiğini belirtmek gerekir. Miller, elindeki zengin mitolojik malzemeyi çok iyi kullandığından olsa gerek, 2012 yılında “Akilleus’un Şarkısı” isimli eseri ile Orange Ödülü’nü kazanır. Hatta yazarın ülkesinde edebi açıdan bir yere gelmiş olduğu ve uluslararası alanda da popülaritesinin hızla arttığı gözden kaçmaz.

Miller, ilk aşamada yazdığı eserlerle mitolojinin hakkını verme amacını güder. Çünkü mitoloji içerisindeki fantastik ve insanüstü üslubundan dolayı bazı kitlelerce beğenilmez. Oysaki fantastik yazının edebi gücü bazen yadsınamayacak kadar dikkat çekicidir. Miller, yazdığı eserler vasıtasıyla mitolojik efsaneleri dirilterek yıllar yılı üzerilerinde birikmiş olan tozu kaldırır. Hatta öyle ki yazdığı metinlerin mitolojiye soğuk yaklaşanların dahi ilgisini çekmesi olasıdır.

Eserin ilgi çekici başkahramanı Kirke, Güneş Tanrısı Titan Helios’un kızıdır. Yani kahramanımız güneşin kızıdır. Buradan hareketle mitolojinin o gerçek üstü sınırlarının Miller’in kalemiyle sık sık geçildiği ön görüsü ortaya çıkabilir. Doğal karakterlerin çizilmesinin genel geçer kuralları olmasına karşın, tanrısal karakterlerin nasıl çizilebileceği muammadır. Ya da tanrıların insani doğasının deşifre edilmesi biraz zordur. Ama Miller’in bu zorluğa kaleminin gücüyle karşı koyduğu söylenebilir. Misal insani duyguları yaşayan tanrıların o sıra dışı hikayeleri bazen karakterin tanrı olduğu izleniminin silinmesine neden olur. Bu noktadan itibaren bazen okur keşke yazar biraz daha realist olsaydı diyebilir. Fakat aslında gerçeğin üstünü ve altını aynı dikkatle takip eden okur için bu tespitlerin önemi yoktur. Çünkü, iyi anlatı mitolojik hikayelerin günümüze kadar nasıl ulaştığını kanıtlarcasına rağbet görür.

Tabii fantastik kurguların önemli özelliklerinden birisi de özgünlük açısından eşsiz bir yapı göstermelerinde yatar. Miller ise eşsiz olmanın uzağında gezinerek söylenegelen ve çok bilinen mitolojik hikayelerin çevresine kurgusuyla şekil verir. Yani mitolojik hikayedeki ana eksen herkesin bildiği gibidir. Ama hikâyeye yeni bir şekil verilmiştir. Misal Kirke’nin amcası Prometheus’un insanlara ateşi armağan etmesi ve buna bağlı olarak cezalandırılarak Kafkaslara zincirlenmesi, bir kartalın her gün karaciğerini yemesi gibi çok bilinen bir mitolojik hikâye, Miller’in kurgusuyla ustaca birleştirilerek yeni bir şekil kazanır.

Mitoloji seven okur için anlatılan hikayelerin oldukça ilgi çekici olduğu bir gerçektir. Fakat herkesin mitolojiye aynı ilgiyi göstermesi beklenemez. Miller’in kalemi öylesine etkilidir ki; mitolojiyi sevmeyenlerin bile ikinci kez düşünmelerine neden olacak, efsanevi bir dille karşılaşmaları olasıdır. Günümüzün fantastik edebi yapımlarına bakacak olursak azımsanamayacak bir ilgiye matuf oldukları dikkatten kaçmaz. Miller her ne kadar elde olan ya da bilinen efsanenin üzerinden anlatısını şekillendirse de, çağımızda kitap raflarını dolduran fantastik edebi eserlerden daha çok ilgi çeker. Çünkü efsaneyi hatırlamak, yeni efsaneyi uyum sağlamaktan daha caziptir. Yeni fantastik efsaneler, hiç şüphe yok ki insanlığın ortak hafızasına zuhur etmiş destanlar kadar ilgi çekici olamaz. Sözün özü Miller’in kaleminin gücü ile birleşen mitolojik efsane daha çok sükse yapar.

Kirke karakterinden ortaya çıkan hikayeler bir antik çağ cadısının bir gününü de satırlara yansıtır. Yapılan bitkisel karışımlar, efsunlu sözcükler Kirke’nin dilinden masalsı bir söylevle okuyanların aklında yer eder. Kirke, tanrıların ve insanların dünyasında yaşamakla ikisine de olan ilgisini ve görgüsünü okurlarıyla paylaşır. Kirke’nin tanrısal olan ve insani olan arasındaki gitgelleri romanın öyküsündeki düalist yapının ortaya çıkmasına neden olur. Böylelikle ölümsüz ruhun tanrısal, duyguların ise insani olduğu gerçeği Kirke’nin anlattıklarından zuhur eder. Ayrıca Kirke diliyle tanrıları ve insanları karakterize eder. Tanrıların dünyasını ziyaret eden insanlar diğerlerinden ayrılacak özelliklere sahip olmalarına karşın, Miller’in kalemiyle tanrılardan daha fazla insanileşir. Zaten romanın başından sonuna tanrıdan insana, insandan tanrıya varan başkalaşımlar anlatıya damgasını vurur.

Yunan Panteonunun tanrıları kendilerine has hikayeleriyle yer yer satırlar arasında kendisini göstermesine karşın, anlatılan hikayelerin sanki tüm insanlığın mirasıymışçasına algılanır. Farklı milletlerin mitolojik öykülerindeki benzerliklerin manidar olduğu bir gerçektir. Belki de Miller ortak mirası su yüzüne çıkaracak çok yönlü bir anlatıya can vermiştir. Zira hırs, sevgi, aşk, kıskançlık, nefret, asalet, cesaret, açgözlülük, kibir vb. kavramlar üzerine özlü bir hikâye anlatılması istense, karakterlerin isimleri değişmekle beraber üç aşağı beş yukarı benzer temaların olduğu öyküler ortaya çıkar. Mitolojik sözlü mirasın günümüze kadar gelmesinin, kültürden kültüre aktarılmasının sebebi de budur. Miller eseriyle buna da aracılık etmektedir.

Sonuçta, Homeros’un kendi çağında yaptığı edebi eylemi ona nazire yaparcasına günümüzde de Miller yapmıştır. Destansı dil tarihte yaşayan insanları doğaüstü bir pencereden bakarak ihya ederken evrensel mesajlarını vermekten de geri kalmaz. Homeros’un efsanevi dili illa ki zamanında ilgi çekmiştir. Miller’in eserinin de günümüzde benzer bir ilgiye matuf olması, mitolojinin hiç eskimeyeceğinin kanıtıdır. Bazı kavramları dirilten hayat tılsımları vardır. Kirke’nin büyüsü mitoloji kavramına üflediği ölümsüz ruhtan kaynaklanır mı bilinmez, bin yıllık öyküler mezkûr eserle tekrar dirilmiş…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*