Alman gazeteci Jutta Ditfurth'un altı yıllık yoğun çalışması ve araştırmaları sonucu hazırladığı bu Ulrike Meinhof biyografisi, bütün dünyanın devrim ateşiyle yanıp tutuştuğu o 1960'lı, 1970'li yıllarda Alman toplumunu derinden sarsan Kızıl Ordu (RAF) örgütünün kurucusunun hayatını anlatır. Ditfurth'un biyografisi ayrıca, Almanya'nın ikinci dünya savaşından sonraki dönüşümünde aynı onyılların nasıl isyankar bir atmosfere büründüğünün de hikayesidir.
Tüm NATO ülkelerine yayılan Gladio teşkilatının Almanya kolu olan Gehlen örgütünü, bu örgütün insanlık dışı yüzünü sergiliyor. Sözde demokrasi adına savaşan ABD’nin, binlerce Nazi katilini nasıl bağrına bastığını ve yıllarca kullandığını görüyoruz. Halid Özkul’un “Devlet Terörü ve Ajan Provokatörler” adlı eseriyle birlikte okunursa, tezgâh tüm çıplaklığıyla anlaşılır.
Ulrike Meinhof bir akademisyen, almanya’da en çok satan sol yayının başyazarı, tv’de tartışma programlarına sol’u temsilen çıkan bir düşünür, radyo programcısı, senarist, iki çocuk annesi… bugün çoğumuzun şu statülerden birine sahip olmak için neler neler vereceği bir zamanda yaşıyoruz. Para ve statünün herşey demek olduğu ve insanların vitrinde yaşadığı bir zamanda… ama Ulrike, herşeyden vazgeçip illegal devrimci mücadeleyi seçiyor. Latin Amerikalı bir kadın Che için ” tanrı olmasa bile, kesinlikle bir yarı tanrıdır” diyordu. Ulrike de öyledir. Pirimizdir. Kendisinin silahlı mücadeleyi seçmesiyle otoritesi sarsılan Almanya iktidarı, böyle bir olayın ancak nörolojik bozukluklarla ortaya çıkabileceğini düşündü ve Ulrike’nin beyni üzerinde uzun yıllar araştırmalar yaptı. Sonuç, onlar adına hüsran oldu…
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Alman r.a.f. örgütünü tanımak isteyenler için başarılı bir çalışma.
Tüm NATO ülkelerine yayılan Gladio teşkilatının Almanya kolu olan Gehlen örgütünü, bu örgütün insanlık dışı yüzünü sergiliyor. Sözde demokrasi adına savaşan ABD’nin, binlerce Nazi katilini nasıl bağrına bastığını ve yıllarca kullandığını görüyoruz. Halid Özkul’un “Devlet Terörü ve Ajan Provokatörler” adlı eseriyle birlikte okunursa, tezgâh tüm çıplaklığıyla anlaşılır.
Ulrike Meinhof bir akademisyen, almanya’da en çok satan sol yayının başyazarı, tv’de tartışma programlarına sol’u temsilen çıkan bir düşünür, radyo programcısı, senarist, iki çocuk annesi… bugün çoğumuzun şu statülerden birine sahip olmak için neler neler vereceği bir zamanda yaşıyoruz. Para ve statünün herşey demek olduğu ve insanların vitrinde yaşadığı bir zamanda… ama Ulrike, herşeyden vazgeçip illegal devrimci mücadeleyi seçiyor. Latin Amerikalı bir kadın Che için ” tanrı olmasa bile, kesinlikle bir yarı tanrıdır” diyordu. Ulrike de öyledir. Pirimizdir. Kendisinin silahlı mücadeleyi seçmesiyle otoritesi sarsılan Almanya iktidarı, böyle bir olayın ancak nörolojik bozukluklarla ortaya çıkabileceğini düşündü ve Ulrike’nin beyni üzerinde uzun yıllar araştırmalar yaptı. Sonuç, onlar adına hüsran oldu…