Düşük Yoğunluktu Çatışma, doğası gereği askerî değil politik bir mücadeledir. Düşük yoğunluklu çatışmalarda askeri galibiyet her zaman siyasî zaferi güvence altına almamaktadır. Askerî galibiyet, devletlere kendi koşullarını yaşama geçirmek için sadece bir fırsat ani sunmaktadır. Bu ani doğru değerlendiren devletler askerî zaferi siyasi zafere dönüştürürken, değerlendiremeyen ülkeler ise muharebeleri kazanıp savaşı kaybederler.Türkiye bu ikinci sınıfa girmektedir. Askeri galibiyetin sunduğu fırsat anını değerlendirememiş, gerçekleştirebileceği siyasî bir konsept üretememiş olan Ankara, PKK'nın istediklerini AB'ye tam üyelik sürecinin bir parçası olarak adım adım gerçekleştirmektedir. Türkiye'nin kendi inisiyatifinin dışında gelişen Türk devlet ve siyasetinin etnikleşmesi ile etnikleşmenin kurumsallaşması sürecinin Türkiye'yi hangi aşamaya taşıyacağı önümüzdeki yılların temel meselesi alacaktır.Prof. Dr. Ümit Özdağ, "Başucu kitabı" niteliğindeki bu kitabında, Türkiye'deki terörizm sürecini eylemlerin detaylarından ayıklayarak düşük yoğunluklu çatışmanın teorik çerçevesi içine oturtuyor ve ülkemizde 1984'den bu yana olanları anlamayı kolaylaştırıyor.Böylece Türkiye'de ilk defa, bu kitap ile hem PKK'nın 1982 ve 1998 yılları arasındaki eylemlerinin düşük yoğunluklu çatışma teorisi açısından teorik çerçevesi, hem de Türkiye'nin PKK'dan gelen tehdidi karşılamak üzere geliştirmiş olduğu askeri politikaların düşük yoğunluklu çatışma teorisi açısından bir değerlendirmesi yapılıyor.
Düşük yoğunluklu çatışmanın literatürdeki yeri, PKK özelindeki uygulama biçimini ve Türkiye’nin buna karşı geliştirdiği mücadele yöntemlerini ele alan konuya dair bilgi açığını kapatan bir eser.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Düşük yoğunluklu çatışmanın literatürdeki yeri, PKK özelindeki uygulama biçimini ve Türkiye’nin buna karşı geliştirdiği mücadele yöntemlerini ele alan konuya dair bilgi açığını kapatan bir eser.