“Bu sırada Barones’in öbür elinde tuttuğu tespihi gördü Şair. Uzunca bir tespih, ucundaki büyükçe bir haçla beraber Barones’in avcunun içindeydi. Demek insanlar ölüme yaklaşınca Tanrı’nın ne dilediğine daha çok önem veriyorlar, diye düşündü Şair. Annesinin bile yanında olmamıştı ölmeden evvel. Annesinin hastalığından haberi bile olmamıştı. Ama bu kadın, bu sarı saçları, her zaman kederli bakan mavi gözleriyle bir ilaheyi andıran bu kadının çöküp gitmiş olan bedeni hemen karşısında duruyordu şimdi. Bedeni çökerken ruhu yücelir miydi insanların böyle?”Muhammed Yavuz Görgülü, bir aşk öyküsün arka planında dünya tarihinin önemli kırılma noktalarından bir olan Sanayi Devrimi ve etkilerine ilişkin soru işaretleri koyuyor. Tarih değişirken ve değiştirirken ondan kaçışın mümkün olmadığını şairane bir dille okuyucusuna ulaştırıyor.
Hikaye Batılı karakterler arasında geçmesine karşın Doğu edebiyatında yer alan ‘aşkından yollara düşme’ temasını şiirsel bir şekilde işliyor. Bu temayı arka kapakta da belirtildiği gibi ‘bir maşuğun kovalanmasından’ ziyade ‘Sanayi Devrimi’nden kaçılması’ olarak okumak mümkün. Öykünün herhangi bir meslek erbabından ziyade bir şairin ekseninde ilerlemesi bu yorumlamayı güçlendiriyor. Yazar akıcı bir dil kullanmış ama bunun yerine daha çok psikolojik tahlillere yer vermesini tercih ederdim açıkçası.
19. yüzyılda, Şair ve her gün kavuşmayı hayal ettiği aşkı Alissa arasında geçen unutulmaz bir kısa roman. İngiltere, Güney Afrika ve Hindistan üzerinde kurgulanan aşk romanı Şair’in dilinden oldukça yalın, ancak bir o kadar da şairane bir dille anlatılmakta, günden güne büyüyen bir aşkın anlatıldığı romanda karakterlerin işlenişi ise dikkat çekmektedir. Yazarın ilk kısa aşk romanı denemesi gerçekten tavsiye edilesi…
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Bir çırpıda okudum tavsiye ederim. Akıcı ve şiir gibi bir üslubu var.
Hikaye Batılı karakterler arasında geçmesine karşın Doğu edebiyatında yer alan ‘aşkından yollara düşme’ temasını şiirsel bir şekilde işliyor. Bu temayı arka kapakta da belirtildiği gibi ‘bir maşuğun kovalanmasından’ ziyade ‘Sanayi Devrimi’nden kaçılması’ olarak okumak mümkün. Öykünün herhangi bir meslek erbabından ziyade bir şairin ekseninde ilerlemesi bu yorumlamayı güçlendiriyor. Yazar akıcı bir dil kullanmış ama bunun yerine daha çok psikolojik tahlillere yer vermesini tercih ederdim açıkçası.
19. yüzyılda, Şair ve her gün kavuşmayı hayal ettiği aşkı Alissa arasında geçen unutulmaz bir kısa roman. İngiltere, Güney Afrika ve Hindistan üzerinde kurgulanan aşk romanı Şair’in dilinden oldukça yalın, ancak bir o kadar da şairane bir dille anlatılmakta, günden güne büyüyen bir aşkın anlatıldığı romanda karakterlerin işlenişi ise dikkat çekmektedir. Yazarın ilk kısa aşk romanı denemesi gerçekten tavsiye edilesi…