Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Raşömon ve Diğer Öyküler

Kategori: Edebiyat Yazar: Ryunosuke Akutagava Yayınevi: Boğaziçi üniversitesi Yayınevi

Raşömon ve Diğer Öyküler

Tanıtım Bülteni
Bu kitaptaki hikâyeler, Ryunosuke Akutagava’nın öykülerinden bir seçmedir. Büyük bir ustalıkla yazdığı çeşitli biçim ve içerikteki öyküleriyle kendinden sonra gelen kuşaklara örnek olmuştur. Japon film yönetmeni Akira Kurosava, kitaba adını veren öyküyü “Çalılıklar Arasında” isimli öyküyle birleştirerek Raşomon ismiyle sinemaya uyarladı ve 1951 yılında Venedik Uluslararası Film Festivali’nde birincilik ödülünü kazandı.“Akutagava, ilk hikâyesi olan “Raşomon”da işinden atılmış bir uşaktan bahseder. Uşak, Raşomon kulesinde, peruk yapmak için ölü bir kadının saçlarını yolmakta olan yaşlı bir cadaloz görür. “yaşamak için bunu yapmaya mecbur olduğumu bilseydi, belki bana kızmazdı” diyerek durumu açıklamaya çalışır yaşlı cadı. Uşak alaycı bir şekilde “Yaa, öyle mi? O zaman hırsızlık yapma sırası bende. Yapmazsam ben de açlıktan öleceğim” der ve elbiselerini üstünden çıkarıp alarak kadını bir tekmeyle kokmuş cesetlerin arasına yuvarlar.Akutagava’nın yaratmış olduğu ırz düşmanları, katiller ve fanatikler üzerine hiçbir zaman merhamet güneşi doğmaz; çünkü yazar, tıpkı başı dumanlı Fuji dağı gibi insanların aczine uzaktan ve soğuk bakmaktadır. Ölümünden birkaç ay önce yazmış olduğu şiirde yazarın nihilizmi çok çarpıcı bir biçimde gözlenmektedir.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Raşömon ve Diğer Öyküler PDF 6.23 MB İndir
Raşömon ve Diğer Öyküler EPUB 6.96 MB İndir
Raşömon ve Diğer Öyküler MOBI 5.49 MB İndir
Raşömon ve Diğer Öyküler ODF 5.86 MB İndir
Raşömon ve Diğer Öyküler DJVU 7.32 MB İndir
Raşömon ve Diğer Öyküler RAR 4.76 MB İndir
Raşömon ve Diğer Öyküler ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Ghost Dog getirmedi beni buraya ama güzel bir rastlantı oldu, izlemenizi tavsiye ederim. Jarmusch’tan ne varsa izleyin hatta.
X Japan öncesinde (çizgi) filmlerde gördüğüm kadarıyla severdim adamları, sonrasında hasbelkader Tengoku to jigoku’yu izledim, amma değişik! Mişima okudum, o da nesi?! Böyle böyle adamların işlerini ciddi ciddi takip etmeye başladım ama baktım referansları anlayamıyorum, yardıma ihtiyacım var, Bozkurt Güvenç’in Japonları anlatan güzel kitabını okudum. Hah! Gelsin Ozu, gitsin Tanizaki derken kaptırdım gittim. Bu müstesna kitabın Bilgi’den çıkmış eski bir baskısını almıştım, yıllardır okunmayı bekliyordu ama Abe ve Oe’yi okuduktan sonra Japon biraderlere kıyak geçip birkaç sıra öne atlattım diğerlerini. Akutagava gibi iyi bir öykücüyle daha uzun süre tanışamayacaktım yoksa.
Çevirmen Oğuz Baykara’nın kitabın sonuna eklediği bir bölüm var, oradan çırpıyorum. Meiji’den itibaren Japonya Batı’nın teknolojik ve toplumsal değerlerini özümsüyor ve modernleşme anlamında büyük bir atılım yapıyor. Olumlu yanları kadar olumsuz yanları da var, mesela kültürel çatışma, o başka mevzu. Neyse, e tabii Çelik de değişiyor ve edebiyat alanında üç akım ortaya çıkıyor: natüralizm, biyografik öykücülük ve estetikçilik. Kültürel değişim çok keskin ve Akutagava, ustası Sōseki’nin aksine biyografik öyküye pek girmeyip daha çok bu akımların ideal bir dengesini tutturmaya çalışarak yazıyor, tabii daha sonra özü de bir kenara atmamak gerektiğine karar verip biyografik işlere de giriyor ama başlangıçta ortaya koyduğu öyküler farklı. Bir konu belirleyip olayların geçeceği zamanı da Japon tarihinden ödünç alarak veya günceli inceleyerek buluyor, formül bu. Sonraları Tanizaki ile girdiği bir münakaşada temasızlığı savunuyor ve yaşamının son yıllarında temasız öyküler yazıyor. O da bir müntehir; anne tarafından gelen psikolojik problemlerle boğuşuyor ve uyuşturucuyla dindirdiği acısına daha fazla dayanamıyor, otuzlu yaşlarında intihar ediyor. Edebiyat dünyasında en iyi olmak yönündeki saplantılı isteği, adı ne kadar büyürse büyüsün hep küçük kalacağı mevhumu yüzünden sonunu getiriyor. Son derece üzücü, adamın inanılmaz bir hayal gücü var ve yazacağı onca öyküyü terk etmiş, yetmemiş, bir de bu dünyayı terk etmiş.
Raşomon: Kurosava filmini de yönetmiş bunun, izlemek şart.
Raşomon bir anıt, Kyoto felaketlerle kasılıp kavrulana kadar şehrin en güzel mabetlerinden biriydi ama şimdi yıkıntıya dönmüş durumda. Altında bir adam yağmurun dinmesini bekliyor, sonra açlıkla boğuşmasına devam edecek ama arkasındaki kulede gördüğü ışık aklını başından alıyor. Etraftaki cesetlerden yükselen kokuların içinde yürüyor, bakıyor ki yaşlıca bir kadın, cesetlerin saçlarını koparıyor. Adam kadına ne yaptığını soruyor, kadın saçları peruk yapıp sattığını, yaptığının iğrenç bir iş olmadığını, yatanların çoğunun günahkar olduğunu söylüyor. Açlıktan ölmemek için ölülerden faydalanılabilirse, bu hırsızlık değilse canlılardan yürütmek de değildir diyen hizmetçi, kadını bir tekmede yere yıkar ve nesi varsa alıp gider.
Ahlakın nerede başlayıp nerede bittiğiyle ilgilidir, Akutagava’nın ismini duyuran öyküdür. Sōseki bu öyküyü okuduktan sonra övgü dolu bir yazı yazıyor ve genç yazarın elinden tutmuş oluyor.
Burun: Bilmiyorum Pirandello okumuş mudur yazar ama okuduğu onca Batılı yazarın içinde Pirandello’nun olmasını da istedim bu öyküsünü okuduktan sonra. Benzer bir yabancılaşma gördüm.
Rahip Naygu’nun dev bir burnu var, adam alay konusu oluyor. Acı dolu ayrıntılar falan; adamın yemek yiyemeyişi, bilmem ne. Müritlerinden birinin tedavisiyle burnu düşüyor ve yerinde katlanılabilir büyüklükte bir burun beliriyor. Dertler bitmiyor tabii; bu kez yeni burunla daha çok dalga geçiliyor ve eski burnunu özlüyor adam, hatta müridine ağır beddualar ediyor. En sonunda eski burnu yerine geliyor da kurtuluyor. Komşunun bahçesinin her zaman daha yeşil olmasını geçtim, eski burun yeni burundan iyidir, kişinin kendinde bahçeler vardır diyorum ve bitiriyorum.
Sōseki bu öyküyü okuduktan sonra övgü dolu bir yazı yazıyor ve genç yazarın elinden tutmuş oluyor, ne güzel.
Mendil: Buşido felsefesiyle Batılı değerlerin uyuşmazlığını anlatır. Profesör Hasegava, hukuk alanındaki çalışmalarının yanında dramaturjiyle de ilgilenir ve Strindberg’in mühim bir kitabını okur. O sırada bir öğrencisinin annesi gelir, oğlunun öldüğünü söyler ve bunları yaparken son derece ruhsuzdur. Tiyatroyu çok seven oğlandan geçmiş bir olay; anne duygularını belli etmeyecek kadar iyi bir oyuncudur ama elindeki mendil paramparça olmuştur. Hasegava bu hadise üzerinde düşünür, biz de çatışmayı görürüz.
Örümcek İpi: Budizm kokulu bir Hristiyanlık yansımasıdır. Kandata denen cehennemliğe Buda tarafından bir örümcek ipi ihsan edilir, Kanata affedilmenin sevinciyle ipe asılıp cennete doğru tırmanmaya başlar ama aşağı baktığı zaman başka günahkarların da ipe tırmanmakta olduğunu görür. Onların yukarı çıkmasını istemez, tam o sırada ip kopar. Başkalarının kurtuluşu bireysel kurtuluşa zarar vermez yani. Başkaları da kurtulsun. Bu ne bencillik? Bak gördün mü, poponun üstüne düştün sonunda. Pis herif.
Cehennem Tablosu: Akutagava için iyi bir kurgu -Baudelaire’nin bir dizesi vs.- gerçekten daha kalıcı. Kusursuz bir sanat eseri sonsuzluğun kapısını aralar, insan hiçbir şeydir. Bu açıdan bakmak lazım, böylece kendi deliliğini de anlayabiliriz.
Lovecraft’in Pickman’in Modeli öyküsüyle paralel okunabilir.
Horikava Efendi, emrindeki Yoşihide’nin yaptığı resimlere hayrandır. Adam son derece aksi, gudubet bir heriftir ve herkese kök söktürür ama kızına karşı sonsuz bir sevgisi vardır, Horikava kızı sarayına alınca Yoşihide türlü türlü oyunlarla kızını geri almaya çalışır ama efendisini ikna edemez. Neyse, bu ressam gördüğü şeyleri müthiş çizmekte, göremediklerini de çizmekte ama kusursuzluklarından emin olamamaktadır. Bu yüzden resmini çizmek için yılanları çömezlerine saldırtıyor, kuşları birilerine salıyor falan, acayip işler. En son, Horikava’dan yanan bir araba ve arabanın içinde yanan bir kız istiyor. Gerisi malum. Adam ölüyor ve gömülüyor, bir süre sonra mezarı sıradan bir toprak yığınına dönüşüyor ama yaptığı resim ilelebet payidar kalıyor.
Mandalinalar: Çok hoş. Trende anlatıcının hor gördüğü köylü kızı, pencereden kardeşlerine mandalina atar. Anlatıcının o zamana kadar taşıdığı bütün sıkıntılar yok olur, dünya daha güzel olur, çayır olur, çimen olur.
Balo, Çinli İsa ve birkaç öykü daha var, hepsi çok başarılı.
İyidir, bir şans verin bence.


Modern Japon öyküsünün kurucusu kabul edilen Akutagava’nın çok farklı bir dili var. Kurosawa’yla ismini duymuştum. Bu eseri iyi ki edinmişim.Ayrıca çevirinin ve baskının oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum.


Gayet eğlenceli. Duygunun hiyerarşik yapısı bizim kültürümüzle pek uyumlu değil fakat oldukça ilginç bir kitap. Tavsiye ederim.


gercekten başarılı, üzerinde düşünülmesi gereken öyküler.


Her öyküde sanki biraz kendisini anlatıyor. Gogolvari bir üslupla yazılmış çok güzel öykülerden oluşan bu kitabı tüm sevdiklerime tavsiye etmeye başladım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*