'' Yapısalcılık, Marksizm, post yapısalcılık ve benzerleri, artık eskisi kadar seksi konular değil. Şimdi seksi olan şey daha ziyade seksin kendisi. Akademinin vahşi sularında, Fransız felsefesine duyulan ilgi, yerini Fransız öpücüğüne gösterilen teveccühe bıraktı. Bazı kültürel çevrelerde de mastürbasyon siyaseti Ortadoğu'nun siyasal olaylarından daha fazla ilgi çekiyor. ''Sivri dilini, kendisi dahil, herkese batıran Eagleton'a göre, postmodern solun yerel düşünmeye başladığı bir anda, tarih büyük oynuyor; siyasal sağ küresel çapta eylemde bulunurken, sol bütün küresel meselelerden feragat ediyor.Bu zamana kadar kültür kuramının tepeden baktığı yada inkar ettiği aşk, kötülük, ölüm, ahlak, metafizik, din ve devrim gibi konuların acil olarak ön saflara çekilmesi gerektiğini savunan Eagleton, kapitalizmin başarı etiğine, insanın türsel ve bireysel potansiyellerini gerçekleştirmeyi eylemin nihai amacı olarak koyan Aristocu bir etikle yanıt veriyor.
Yıllar önce ideolojilerin tabutuna çivi çakıldığı zannediliyordu. Kuramların, büyük ideolojilerin bittiği, çünkü bunlara artık gerek kalmadığı, çünkü insanlığın makineler ile ürettiği refahın dünyanın bütün yaralarını sardığı, refah toplumlarının egemen olduğu iddia ediliyordu. Ütopya gerçekleştiğine göre, felsefeye gerek yoktu. Peki gerçekten öyle mi? Küresel eşitsizliğin dünyanın hiçbir döneminde bu kadar arttığına tanık olmamıştık, üstelik Eagleton bu kitabı yazarken Işid tüm dünyayı kana bulamıyordu. Peki kuramların sonunu ilan etmek ile kafayı kuma gömmek aynı şey değil de nedir? Ya da kuramların sonunu ilan etmek verili düzenin sürekliliğini sağlayan bir yanlış bilinç mi? Eagleton bu sorulara yanıt arıyor. Felsefe bitebilir mi? Göreceğiz.
Terry Eagleton Edebiyat kuramı’nın devamı niteliğindeki bu kitapta o kıvrak diliyle zamanımızın tasvirini çok güçlü bir şekilde yapıyor. düşüüncenin, işaretin, dilin, sembollerin ardındaki gerçeği aralamak isteyenler için mutlaka uğranılası bir durak…
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Yıllar önce ideolojilerin tabutuna çivi çakıldığı zannediliyordu. Kuramların, büyük ideolojilerin bittiği, çünkü bunlara artık gerek kalmadığı, çünkü insanlığın makineler ile ürettiği refahın dünyanın bütün yaralarını sardığı, refah toplumlarının egemen olduğu iddia ediliyordu. Ütopya gerçekleştiğine göre, felsefeye gerek yoktu. Peki gerçekten öyle mi? Küresel eşitsizliğin dünyanın hiçbir döneminde bu kadar arttığına tanık olmamıştık, üstelik Eagleton bu kitabı yazarken Işid tüm dünyayı kana bulamıyordu. Peki kuramların sonunu ilan etmek ile kafayı kuma gömmek aynı şey değil de nedir? Ya da kuramların sonunu ilan etmek verili düzenin sürekliliğini sağlayan bir yanlış bilinç mi? Eagleton bu sorulara yanıt arıyor. Felsefe bitebilir mi? Göreceğiz.
Terry Eagleton Edebiyat kuramı’nın devamı niteliğindeki bu kitapta o kıvrak diliyle zamanımızın tasvirini çok güçlü bir şekilde yapıyor. düşüüncenin, işaretin, dilin, sembollerin ardındaki gerçeği aralamak isteyenler için mutlaka uğranılası bir durak…