1840'lı yıllar; mekan Çarlık Rusya'nın egemenliği altındaki Kafkasya... "Dağ Aslanı" namıyla da bilinen Şeyh Şamil, Çerkezler'in ünlü lideri Şeyh Mansur ve onların önderliğindeki Çerkezler'in ve Dağıstanlılar'ın Çarlık Rusya'sına başkaldırılarıyla gelişen olaylar... Ardından sürgün... Direnişleri yenilgiyle sonuçlanan Çerkezler'in, Trabzon üzerinden Anadolu'ya, İstanbul'a ve Ürdün'e kadar uzanan trajik serüvenleri...Galille'nin yaşam öyküsünü konu edindiği "Gökbilimci" adlı kitabının ardından, bu kez "Kafkas Sürgünleri" adlı eseriyle karşımızda Alexandre Najjar. "Kafkas Sürgünleri"nde, bize çok tanıdık gelen bir coğrafyanın ve insanlarının günümüze dek uzanan tarihsel öyküsünü çarpıcı ve başarılı bir şekilde anlatıyor.
Alexander Najjar (Neccar) Kafkas Sürgünleri adlı bu belgesel romanında Kafkasya’dan sürülerek Ortadoğu’ya savrulan “çerkes” ailerinden birisi “Şeyh Mansur ailesi” etrafında acıklı bir öyküyü dile getiriyor. Kitabın Kafkasya’da Rus istilasına karşı mücadeleyi anlatan satırları olağan üstü sürükleyici. Kafkasya’dan zorunlu göçün anlatıldığı sahneleri okurken hiçbir Kafkas kökenlinin etkilenmeyeceğini sanmıyorum. Kitabın Suriye ve Ürdün’de yerleşen Kafkaslıların hayatını ve o yıllarda zorunlu olarak karışmak zorunda kaldıkları emperyalist İngiliz-Fransız çıkarlarına hizmet eden taraflarından birisinde yer alarak bazen öz kardeşlerine karşı savaşmalarını anlatan satırları ise tarihin garip ve acı bir cilvesi olmalı. Bu “anlamsız yıllar”ı anlatırken yazar da oldukça sıkılmış olmalı. Bunu kitabı okurken hissediyorsunuz. Kitabı bir belgesel roman olarak tüm okurlara tavsiye ederken özellikle ailesinin herhangi bir üyesi Kafkas göçmeni olan her okur için okunması zorunlu bir eser olduğunu vurgulamalıyım.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Alexander Najjar (Neccar) Kafkas Sürgünleri adlı bu belgesel romanında Kafkasya’dan sürülerek Ortadoğu’ya savrulan “çerkes” ailerinden birisi “Şeyh Mansur ailesi” etrafında acıklı bir öyküyü dile getiriyor. Kitabın Kafkasya’da Rus istilasına karşı mücadeleyi anlatan satırları olağan üstü sürükleyici. Kafkasya’dan zorunlu göçün anlatıldığı sahneleri okurken hiçbir Kafkas kökenlinin etkilenmeyeceğini sanmıyorum. Kitabın Suriye ve Ürdün’de yerleşen Kafkaslıların hayatını ve o yıllarda zorunlu olarak karışmak zorunda kaldıkları emperyalist İngiliz-Fransız çıkarlarına hizmet eden taraflarından birisinde yer alarak bazen öz kardeşlerine karşı savaşmalarını anlatan satırları ise tarihin garip ve acı bir cilvesi olmalı. Bu “anlamsız yıllar”ı anlatırken yazar da oldukça sıkılmış olmalı. Bunu kitabı okurken hissediyorsunuz. Kitabı bir belgesel roman olarak tüm okurlara tavsiye ederken özellikle ailesinin herhangi bir üyesi Kafkas göçmeni olan her okur için okunması zorunlu bir eser olduğunu vurgulamalıyım.