Bizleri yoktan var eden, varlıklar içerisinde eşref-i mahlûkât olan insanlardan kılan ve başta İslâm, îman ve Kur’ân olmak üzere, saymaya güç yetiremeyeceğimiz müstesnâ nîmetler lûtfeden Rabbimiz’e sonsuz hamd ü senâlar olsun! İnsanlığı îmansızlık ve cehâlet karanlıklarından kurtarıp ebedî saâdete eriştirmeye vesîle olan bütün peygamberân-ı izâm hazarâtına, bilhassa Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi, Âhirzaman Nebîsi Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz’e ve O’nun âl ve ashâbına sonsuz salât ü selâm olsun! Cenâb-ı Hak, insanı, kendi kudret ve azametinin delillerinden biri olarak en güzel şekilde yaratmıştır. Ona dünyanın bir imtihan âlemi olduğu hakîkatini kavrayıp ebedî saâdete erebilmesi için; akıl, kalp, iz’an ve vicdan gibi birtakım üstün melekeler lûtfetmiştir. Bu melekelerin, hakîkati bütünüyle ve lâyıkıyla idrâk etmekte “lâzım” fakat “kifâyetsiz” olduğu hikmetine binâen de, insanoğluna peygamberler ve kitaplar göndererek bu lûtuflarını kemâle erdirmiştir. Üstelik rahmetinin sonsuzluğu sebebiyle, hiçbir insanın bu lûtuftan mahrum kalmaması için, peygamber göndermeyi ilk insanla başlatmıştır. Ayrıca Cenâb-ı Hak, ilâhî emir ve yasaklarını, sosyal hayatı ilgilendiren amelî hükümler itibâriyle, insanlığın asırlar içerisinde kaydettiği ilerlemeye paralel bir muhtevâda; buna mukâbil, îman ve îtikad esaslarını ise dâimâ aynı muhtevâda tebliğ buyurmuştur. Bütün bu ilâhî tebliğler içinde nihâyet insanlığın dünya durdukça ortaya çıkabilecek her türlü ihtiyacını karşılayabilecek bir muhtevâ ile Kur’ân-ı Kerîm’i göndererek bu lûtfuna bir hâtime çekmiştir. Bu lûtuf, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan merhametinin kıyâmete kadar devam edecek olan, mûcizevî bir tezâhürüdür. Allah Teâlâ, bilcümle varlıklar içinde sadece cinleri ve insanları, kimin hayır kimin de şer işleyeceğinin zâhir olması maksadıyla, ilâhî bir imtihana tâbî olmak üzere yaratmıştır. Bu sebeple onları hem hayra hem de şerre elverişli özelliklerle teçhiz buyurmuştur. Bütün mahlûkâtını, bu iki sınıf varlığın ilâhî hakîkatlere nâil olarak, bunun îcâbı olan ibadetleri gerçekleştirmesi maksadına hizmet edecek keyfiyette yaratmıştır. Demek oluyor ki kâinâtın varlık sebebi; ins ü cin idrâki seviyesinde, Rabbin varlık, birlik ve ulûhiyeti hakkında kâmil bir îmâna ulaşabilmek ve O’nu ibadetlerle tekrîm etmektir. Bu maksadın gerçekleşmesi için de ins ü cinne âit meziyetlerin, peygamberlerin tebligâtıyla takviye edilerek kemâle ulaştırılmasının şart olduğu, bu ilâhî yardımla sâbittir. Nasıl ki göz, görebilmek için ışığa muhtaçsa; akıl ve kalp de tefekkürde derinleşerek ilâhî hakîkatlere vâsıl olabilmek için, “Kur’ân” ve onun hayata tatbiki demek olan “Sünnet”in nûruyla aydınlanmaya muhtaçtır.
Toplumumuzda düşünce ağında mevcut olan neredeyse bütün aksamaların, yanlışların, müşkilatın… çözümü için kavranması gereken bir meseledir bu kitabın anlatmaya çalıştığı. Tabi ki temel düzeyde.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Toplumumuzda düşünce ağında mevcut olan neredeyse bütün aksamaların, yanlışların, müşkilatın… çözümü için kavranması gereken bir meseledir bu kitabın anlatmaya çalıştığı. Tabi ki temel düzeyde.
Felsefenin ne olduğunu sarih bir şekilde ifade etmiş hocamız. Allah ondan razı olsun..
Fatma barbarosoğlu güçlü bir kalem. tavsiye ederim.
Çok akıcı ve faydalı bir okuma oldu benim için. Kafamda ki bir çok soruya yanıtlar buldum. Tavsiye ederim.
Anlatip ve uslup Cok guzel ve akici. Hediye edilecek kitaplardan.