Asr-ı saadetten uzaklaştıkça, yabancı kültürlerin etkisiyle İslam aleminde Kur'an'dan sapmalar başgöstermiş ve birçok bozuk görüşler, inançlar ve fırkalar türemiştir. Bunların desteklenmesi amacıyla da hadisler uydurulmuş; Kur'an ayetleri, keyfi tevillerle tahrif edilmiştir. Bu bozuk görüşlerden biri de 'cehennem azabının ebedi olmadığı fikridir. Buna bağlı olarak da cehennemde bir çeşit cennet hayatı yaşanacağı, azabdan zevk alınacağı, ebedi azabda hikmet olamayacağı, ilahi rahmetin mü'min-kafir herkesi kapsadığı, her türlü inancın hak ve doğru olduğu ve nihayet putperest, ehl-i kitap, mecusi, budist...tüm insanların gerçekte Allah'a ibadet ettiği' gibi görüşler ileri sürülmüştür.
İnsanlık âleminin üzerinde durduğu, aynı zamanda işin içinden bir türlü çıkamadığı bir konu, Adalet anlayışı. Dürüst, eğilip bükülmemiş, taviz vermeye tahammülü olmayanın tek derdi bu.Ayakta kalma gücünün azaldığı noktada adalete sığınmak ve bunun hakkani ölçüler içinde yer alması gerektiğini düşünmek!..Toplum içinde iletişim kopukluğunun yaşanması, istenmeyen hadiselerin tecellisi ile isyan ve çatlama haline dönüşmesi, bireyin sığınacağı bir liman gibi gösteriyor adalet denen olguyu.Ancak hâlâ anlamıyoruz. Olaylar bizim istediğimiz gibi gelişmiyor.Örneğin, arzu edilenlerin, dileklerin hemen hemen hiçbirinin gerçekleşmemesi… Bir yanda açlık, kıtlık, sefalet, sessizce acı çeken, sömürülen, kendisini savunmakta zorlanan bir kesim, diğer yanda refah, bolluk içinde devam ede gelen son derece lüks bir yaşam. Sorumsuzca yapılan, “insaf!” dedirten sinir bozucu davranışlar… Kısacası, toplumun bir kısmının har vurup harman savururken, çoğunluğun, israfa düşkün olanların artıklarıyla geçinmesi…
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
İnsanlık âleminin üzerinde durduğu, aynı zamanda işin içinden bir türlü çıkamadığı bir konu, Adalet anlayışı. Dürüst, eğilip bükülmemiş, taviz vermeye tahammülü olmayanın tek derdi bu.Ayakta kalma gücünün azaldığı noktada adalete sığınmak ve bunun hakkani ölçüler içinde yer alması gerektiğini düşünmek!..Toplum içinde iletişim kopukluğunun yaşanması, istenmeyen hadiselerin tecellisi ile isyan ve çatlama haline dönüşmesi, bireyin sığınacağı bir liman gibi gösteriyor adalet denen olguyu.Ancak hâlâ anlamıyoruz. Olaylar bizim istediğimiz gibi gelişmiyor.Örneğin, arzu edilenlerin, dileklerin hemen hemen hiçbirinin gerçekleşmemesi… Bir yanda açlık, kıtlık, sefalet, sessizce acı çeken, sömürülen, kendisini savunmakta zorlanan bir kesim, diğer yanda refah, bolluk içinde devam ede gelen son derece lüks bir yaşam. Sorumsuzca yapılan, “insaf!” dedirten sinir bozucu davranışlar… Kısacası, toplumun bir kısmının har vurup harman savururken, çoğunluğun, israfa düşkün olanların artıklarıyla geçinmesi…