Dünyanın neresine giderseniz gidin deprem sizi bir gün yakalar. Belki, depremsiz bölgelere, Kuzey Kutbu’na ya da Gröndland Adası’na sığınabilirsiniz. Tabii oradaki buz dağlarının hışmına uğramayı ya da soğuktan donma¬yı göze alabilirseniz. Yere ayağı¬nızı bastığınız anda, deprem sizi bulur. Deprem sırasında yaptığımız ilk şey kaçmak oluyor. Peki kaçarken canımızı kurtarabilmenin garantisi var mı? Bunu bilemeyiz. Durum böyle ise, hayatımızı riske atabilir miyiz? Türkiye’de yaşadı¬ğımıza göre, depremle baş başa olduğumuzun da farkı¬na vararak, depremle inatlaşmadan, onu hafife almadan, depremle birlikte yaşamaya alışmalıyız. Alışmalıyız der¬ken, depremin hamlelerine karşı öylece bekleyip hiçbir şey yapmadan öylece bekleyeceğiz anlamı çıkmasın. Dep¬remin bize karşı hücumlarına karşı koyabilmemiz için, önce depremi tanımamız gerekiyor. Sonra, ne tür bir zarar verebileceğini kestirerek, planlar yapıp, depremin etkileri¬ni boşa çıkarmalıyız. Deprem kelimesi insanları tek başına korkuya sürükler. Çok şeyin hareket etmesini bekleriz, ancak yer hariç. Bir gökdeleni taşıyacak kadar sağlam olan yer, nasıl sallanır ve parçalanır? Deprem nereden gelir? Ne zaman ve ne¬rede vuracağını öğrenecek miyiz? Depreme dayanıklı bi¬naları yapabilir miyiz? Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında ne yapmalıyız? Bu ve bunlara benzer dünyamızı içerde ve dışarda yöneten gizli kuvvetlerle ilgili sorulara cevaplara bu kitapta bulabilirsiniz.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)