Elektriğin olmadığı zamanda doğdum ben.Çamurlu sokaklarda koşup oynadık gün boyu ve akşam yemeğinden sonra ailenin erkekleri köy kahvesinde, kadınlar da bir komşu evde toplanıp sohbet edelerdi. Biz çocuklarsa kendi aramızda biraz oynaştıktan sonra yavaş yavaş günün yorgunluğunun etkisiyle annelerimizin dizine kıvrılır uyku âlemine geçerdik. Büyüklerimiz sıklıkla kızardı. "Laf dinlemeyin, uyuyun bakayım!" diye. İyi ki dinlemişim konuşulanları ve iyi ki hafızama kaydetmişim. 1940’lı yılların sonları ve 50’li yıllarda yaşanmış bu aşk hikâyelerini onların sohbetlerinden öğrendim ben.Çocukluğumda masal gibi dinlediğim bu aşklar unutulmasın diye yazıya dökmek istedim. Yazmazsam unutulup gidecek, yazarsam ölümsüz olacak üç ayrı aşk ve üç ayrı hayat hikayesi…Dönemin getirdiği yaşam şartları, yöresel şive, gelenek ve görenekleriyle Asiye, Şirin ve Kezban’ın aşkları…Yaşam şartlarının oldukça zorlu olduğu yıllarda insanların sıcacık samimiyetleri, dayanışma, saygı ve sevginin önemi büyüktü. Öyle ki büyükler bir karar verdiğinde sorgulamadan kabul edilir, kişiye biçilen hayat sorgusuz sualsiz yaşanır, hiç şikayet edilmezdi ve ne yazık ki hayat, herkese her zaman adil davranmasa da onlar her koşulda mutlu olabilmek için yaşadıklarına "kader" diyorlardı.Kavuşulmayan aşklar asla unutulmaz, büyür ve iz bırakır zamana!Aşka aşık olanların severek okuyabilecekleri, belki de içinde kendilerini bulabilecekleri bir kitap "A.Ş.K.’ın Aşkları"…
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Nerede o eski aşklar dedirten bir kitap…