Kurabiye Hanım - Kapının Arkasında - İkinci Tür - Jon’un Dünyası - Kozmik Avcılar - Oğullar - Bazı Hayatlar - Marslılar Geliyor - Yolcu - İstediği Dünya - Yüzey Baskını - Proje: Dünya - Kürelerin Derdi - Alacakaranlıkta Kahvaltı - Pat’in Hediyesi - Başlıkçı - Kurumuş Elmalar - İnsan Dediğin - Kader Ajanları - Olmayan Gezegen - Sahtekar - James P. Crow - Ziyaretçiler - Küçük Kasaba - Hediyelik Eşya - İnceleme Ekibi - Meşhur Yazar Yirmi birinci yüzyılın en büyük bilimkurgu yazarı Philip K. Dick'in beş kitaptan oluşan toplu öyküleri, kitaba adını veren "kader ajanları"nın da yer aldığı ikinci ciltle devam ediyor. Abd'nin Mccarthyciliğin pençesinde olduğu dönemde yazılan ve yayımlanan 27 öykülük bu seride pkd, her zamanki kurnazlığı, eğlenceli nevi şahsına münhasırlığı ve fevkalade değişken üslubuyla militarizme, paranoyaya ve yabancı düşmanlığına karşı sıradan insanların sesi oluyor."Dick aslında; gerçeklik ve delilik, zaman ve ölüm, günah ve kurtuluş konularındaBizi eğlendiriyor. Kimse farkında değil, ama o bizim yerli Borges'imiz..."Ursula K. Le Guin, New Republıc "Philip k. Dick, sizi gerçekten insanların zihninin içine sokuyor ve bunu,Alanındaki herkesten daha iyi yapıyor." -Wall Street Journal-eski kitaplardan mı bahsediyorsun? -Uzay yolculuğundan önce, ama uzay yolculuğu üzerine yazılmış kitaplar. -Yolculuğun kendisini yapmadan, üzerine nasıl hikâyeler... Yazarlar dedi prıs, uydurmuşlar.
Dick’in öyküleriyle Terra’ya, Proxima Centauri’ye, düzeni bozmaya, yeni düzen kurmaya, yabancılaşmaya, Soğuk Savaş’ın ötekileştirici etkisine, insanın kimlik karmaşasına muazzam bir yolculuk.
Norman Spinrad’a göre 1950’lerin başlarında yazılan öyküler belli bir tema etrafında döndüğü için okurda tekrar tekrar aynı şeyi okuyormuş hissi yaratıyor. PKD’nin BK dergileri için kısa bir sürede yazdığı bu öykülerin birbiriyle olan minik bağlantıları, distopik dünyalarda geçen yıkım hikâyeleri belli bir döngü oluştursa da PKD’nin okura verdiği anahtar fikirlerin farklılığı bu açıdan tekrara düşülmesini engelliyor. Bu ilk dönem öykülerinde bir olgunluk, düşünen bir adamın paranoyayla paralel giden fikirleri var. İlk kitabın girişini hatırlarsak diğer ihtimalleri düşündürüyor PKD; başka türlü bir dünyayı anlamlandırma çabası, olasılıkların arasında okurun kafa yoran bir adam olarak yalnızlığı, çok keyifli.
Kurabiye Hanım: Fantastik bir hikâye. Küçük bir çocuk, kurabiyeleriyle aklını çelen yaşlı bir kadının yanına gidiyor ve ailesi bu durumdan rahatsız. Kadın, çocuğun enerjisini emiyor, gençleşiyor ve çocuğu yavaş yavaş eritiyor. Son gidişinden sonra çocuk eve dönüyor ama 80 yaşında bir insan gibi. Eve ulaşamıyor da zaten, kapıyı çaldıktan sonra rüzgara karışıyor. Annesi kapıyı açıp bakıyor ki kimse yok. Of, biraz korkutucu.
Kapının Arkasında: Bu da ilk hikâye gibi. Eski bir guguklu saat ve bir adamın mücadelesi. Adam, kuşta bir terslik olduğunu fark ediyor ve eşiyle arası bozuluyor galiba, saat takıntısı yüzünden. Bir gün saatle uğraştığı sırada -kuşa saydırıyor falan- kuş fırlayıp bunu hacamat ediyor. Ölüm nedeni anlaşılamıyor bir türlü. Böyle bir şey.
İkinci Tür: Heh, PKD işi bu. Tipik post-apokaliptik zamanlarından birinde yüzey yaşanmaz hale gelmiş, insanlar yer altında hayatını sürdürüyor. Ruslar ABD’yi basınca bir süre kazanacaklarını düşünmüşler ama ABD “pençe”diye bir alet geliştirmiş; her yere girip çıkabilen bir alet. Minik bıçaklarıyla kese kese ilerliyor falan, bir sığınağa girdiğinde katliam var demektir. Bu alet sayesinde Ruslar cortlatılıyor ve ABD savaşı kazanacak gibi oluyor. Neyse, bir Rus askeri ABD topraklarına girip karargaha doğru ilerlerken pençeler tarafından öldürülüyor. Mevzu ABD askerlerini alarma geçiriyor, Rus askerinin ölüm yolculuğunu anlamaya çalışıyorlar. Rus’u incelediklerinde mesajı buluyorlar; barış için bir mesaj. Rütbeli bir asker olan Hendricks -rütbesini unuttum ve bakmaya üşendim dsf- mevzuyu anlamak için Rus karargahına doğru yola çıkar ve yıkık bir şehirden geçerken küçük bir çocuğa rastlar. Çocuk, radyasyondan vs. zerrece etkilenmemiştir, ayıcığıyla birlikte kurtarılmayı beklemektedir. Hendricks çocuğu yanına alır, gideceği mekana yaklaşır. Birden ateş açılır, çocuk parçalara ayrılır. Metal ve elektronik aksam. Pençeler başka bir tür ortaya çıkarmıştır; insan replikası.
Karargahta üç Rus asker vardır, mevzuyu anlatırlar. Bu replikalar sığınaklara, karargahlara girdikçe Ruslar yok edilmiştir. Mevzuya çok geç uyanmışlar, geride pek kimse kalmamış. Sonrası tamamen kim dost, kim düşman olayı. İki düşman yakınlaşır, ABD’ye savaşı kazandıracak olan pençeler düşmandır bu kez. Rus askerlerden birinin replikalar hakkındaki yorumu: “‘Kusursuz sosyalizm’ dedi Tasso, ‘Komünist devletin ideali. Her yurttaşın birbirinin yerine koyulabilmesi.'” (s. 65) İdeolojilerin sorgulanması gerekir, dünya durmadan değişiyor.
Bu üç asker ve Hendricks arasındaki paranoya birbirlerini öldürmeye kadar gidecek, sonra Hendricks sağ kalan son Rus askere güvenip onun Ay üssüne gitmesini sağlayan kodları verecek. Beklenen son; bir diğer türe güvenmiş olacak. Truva Atı, insanoğlunun son kalesine doğru yola çıkmış olacak.
Geri kalan hikâyeler de pek hoş. Çok güzel ama, alın bence.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Dick’in öyküleriyle Terra’ya, Proxima Centauri’ye, düzeni bozmaya, yeni düzen kurmaya, yabancılaşmaya, Soğuk Savaş’ın ötekileştirici etkisine, insanın kimlik karmaşasına muazzam bir yolculuk.
Norman Spinrad’a göre 1950’lerin başlarında yazılan öyküler belli bir tema etrafında döndüğü için okurda tekrar tekrar aynı şeyi okuyormuş hissi yaratıyor. PKD’nin BK dergileri için kısa bir sürede yazdığı bu öykülerin birbiriyle olan minik bağlantıları, distopik dünyalarda geçen yıkım hikâyeleri belli bir döngü oluştursa da PKD’nin okura verdiği anahtar fikirlerin farklılığı bu açıdan tekrara düşülmesini engelliyor. Bu ilk dönem öykülerinde bir olgunluk, düşünen bir adamın paranoyayla paralel giden fikirleri var. İlk kitabın girişini hatırlarsak diğer ihtimalleri düşündürüyor PKD; başka türlü bir dünyayı anlamlandırma çabası, olasılıkların arasında okurun kafa yoran bir adam olarak yalnızlığı, çok keyifli.
Kurabiye Hanım: Fantastik bir hikâye. Küçük bir çocuk, kurabiyeleriyle aklını çelen yaşlı bir kadının yanına gidiyor ve ailesi bu durumdan rahatsız. Kadın, çocuğun enerjisini emiyor, gençleşiyor ve çocuğu yavaş yavaş eritiyor. Son gidişinden sonra çocuk eve dönüyor ama 80 yaşında bir insan gibi. Eve ulaşamıyor da zaten, kapıyı çaldıktan sonra rüzgara karışıyor. Annesi kapıyı açıp bakıyor ki kimse yok. Of, biraz korkutucu.
Kapının Arkasında: Bu da ilk hikâye gibi. Eski bir guguklu saat ve bir adamın mücadelesi. Adam, kuşta bir terslik olduğunu fark ediyor ve eşiyle arası bozuluyor galiba, saat takıntısı yüzünden. Bir gün saatle uğraştığı sırada -kuşa saydırıyor falan- kuş fırlayıp bunu hacamat ediyor. Ölüm nedeni anlaşılamıyor bir türlü. Böyle bir şey.
İkinci Tür: Heh, PKD işi bu. Tipik post-apokaliptik zamanlarından birinde yüzey yaşanmaz hale gelmiş, insanlar yer altında hayatını sürdürüyor. Ruslar ABD’yi basınca bir süre kazanacaklarını düşünmüşler ama ABD “pençe”diye bir alet geliştirmiş; her yere girip çıkabilen bir alet. Minik bıçaklarıyla kese kese ilerliyor falan, bir sığınağa girdiğinde katliam var demektir. Bu alet sayesinde Ruslar cortlatılıyor ve ABD savaşı kazanacak gibi oluyor. Neyse, bir Rus askeri ABD topraklarına girip karargaha doğru ilerlerken pençeler tarafından öldürülüyor. Mevzu ABD askerlerini alarma geçiriyor, Rus askerinin ölüm yolculuğunu anlamaya çalışıyorlar. Rus’u incelediklerinde mesajı buluyorlar; barış için bir mesaj. Rütbeli bir asker olan Hendricks -rütbesini unuttum ve bakmaya üşendim dsf- mevzuyu anlamak için Rus karargahına doğru yola çıkar ve yıkık bir şehirden geçerken küçük bir çocuğa rastlar. Çocuk, radyasyondan vs. zerrece etkilenmemiştir, ayıcığıyla birlikte kurtarılmayı beklemektedir. Hendricks çocuğu yanına alır, gideceği mekana yaklaşır. Birden ateş açılır, çocuk parçalara ayrılır. Metal ve elektronik aksam. Pençeler başka bir tür ortaya çıkarmıştır; insan replikası.
Karargahta üç Rus asker vardır, mevzuyu anlatırlar. Bu replikalar sığınaklara, karargahlara girdikçe Ruslar yok edilmiştir. Mevzuya çok geç uyanmışlar, geride pek kimse kalmamış. Sonrası tamamen kim dost, kim düşman olayı. İki düşman yakınlaşır, ABD’ye savaşı kazandıracak olan pençeler düşmandır bu kez. Rus askerlerden birinin replikalar hakkındaki yorumu: “‘Kusursuz sosyalizm’ dedi Tasso, ‘Komünist devletin ideali. Her yurttaşın birbirinin yerine koyulabilmesi.'” (s. 65) İdeolojilerin sorgulanması gerekir, dünya durmadan değişiyor.
Bu üç asker ve Hendricks arasındaki paranoya birbirlerini öldürmeye kadar gidecek, sonra Hendricks sağ kalan son Rus askere güvenip onun Ay üssüne gitmesini sağlayan kodları verecek. Beklenen son; bir diğer türe güvenmiş olacak. Truva Atı, insanoğlunun son kalesine doğru yola çıkmış olacak.
Geri kalan hikâyeler de pek hoş. Çok güzel ama, alın bence.