“…Sokak kapısını yine mi tam kapatmadım? Hayır, unutmadım. Tabii ki gidesin diye değil! Sen evini bırakmazsın, biliyorum. Hikâyemi mi bekliyorsun? Benim hikâyem… Gecede saklı.”Suzan Bilgen Özgün’ün öykülerinde, küçük dünyalarından dışarı çıkmaya çalışan, kendi yoksunlukları tarafından kuşatılmış kahramanlarla karşılaşırken, onları bir yerlerden tanıdığımızı, bir sokak arasında ya da bir lokantada göz göze geldiğimizi düşünüyoruz. Okuru ve kahramanlarını böylesi bir düzlemde karşı karşıya getirmenin tüm sorumluluğunu üstleniyor Suzan Özgün. Dahası bizi onların trajedilerine ortak ederken, hüzünle ve melankoliyle baş başa bırakıyor. Kaçınılmaz yüzleşmelerin, uçurumların kıyısındaki tedirginliklerin ve nihai yalnızlıkların portresi çiziliyor bu öykülerde; keskin ve soğuk ayrıntılarsa metne okuma hazzı katıyor. Suzan Bilgen Özgün, yaşamın ağır gerçekliklerini yüklemiş kahramanların sırtına. Okurdan beklenense buna tanıklık etmesi değil, bu acı yükü paylaşması.
Okumaya başlamadan önce tereddüt ettiğim ama bitirdikten sonra içimi sıcacık hislerle dolduran bu güzel öyküleri bize kazandırdığı için ne kadar teşekkür etsem azdır…
ilk sayfalarında sıkılma eğilimi göstersede sonrasında nefes almadan okunan, şahane ötesi bir roman diyebilirim. Yazarın yayınlamak için o kadar uğraşmasına ne kadar değdiğinin kanıtı son sayfada içinizde olusan duygu ile netleşecek
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Okumaya başlamadan önce tereddüt ettiğim ama bitirdikten sonra içimi sıcacık hislerle dolduran bu güzel öyküleri bize kazandırdığı için ne kadar teşekkür etsem azdır…
ilk sayfalarında sıkılma eğilimi göstersede sonrasında nefes almadan okunan, şahane ötesi bir roman diyebilirim. Yazarın yayınlamak için o kadar uğraşmasına ne kadar değdiğinin kanıtı son sayfada içinizde olusan duygu ile netleşecek